Sunday, August 17, 2008

ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ KİM ÇALIŞMA GRUBU ÖĞRENCİ DANIŞMANLIĞI PROGRAMI

"BİZİM BÖLÜM BULUŞUYOR" No:9
 
Ses kayıtlarını çözümleyen Evrim Günele ve Betül Gencele çok teşekkür ediyoruz.
 
Konuşmaların Tam Metni
________________________________________
Nurhan Koral: Hoş geldiniz. Bugünkü etkinliğimiz ODTÜ Mezunları Derneği çatısı altında faaliyet gösteren ve amacı mezunlar arasında, mezunlar öğrenciler arasında, üniversite dernek arasındaki iletişimi kuvvetlendirmeye çalışan KİM çalışma grubunun etkinliği. Ben bu çalışma grubunun koordinatörü ve dernek gönüllülerinden bir arkadaşınız olarak bugünkü toplantının amacına uygun ve belli bir zaman diliminde yürütülmesi için yöneticiliğini yapacağım. Öğrenci Danışmanlığı programı adını verdiğimiz bir programımız var. Bu programındaki amacımız mezunların deneyimlerini genç ODTÜ'lülerle paylaşmaları ve hayatı onlara biraz daha kolay kılmak ve çok geniş bir aile olan ODTÜ ailesini birbiriyle sürekli iletişir ve dayanışır hale getirmeye çalışmak. Bu programı 2001 yılında başlattık. Bugün 400'e yakın mezun ve öğrenci bu program içersinde deneyimlerini paylaşıyorlar. Programda gönüllü olarak başvurmuş bir mezun ve bir öğrenci bizim tarafımızdan eşleştiriliyor, onlar kendi iç dinamikleri içersinde kurdukları bir düzende görüşüyorlar. İşte bunları yaparken öğrenci arkadaşlarımız dediler ki: “Biz bir tek kendi danışmanımızla mı görüşeceğiz? Mezun olarak, başka mezun görmeyecek miyiz?” derken, işte o konuşma bugün siz Kimya Mühendisliği Mezun ve öğrencileri ile 9.'sunu yaptığımız ''Bizim Bölüm Buluşuyor'' fikrini meydana getirdi. Dedik ki biz mezunlara ulaşalım, o bölümün öğrencilerine de tüm sınıflar olarak duyuru yapalım ve onlar bir aile ortamında neyi merak ediyorlarsa şuan kendilerinin olduğu yoldan geçmiş olanlara sorsunlar merak ettikleri her şeyi. Kimya Mühendisliği bölümü okulumuzun 4. büyük bölümü okulumuzun verdiği mezun sayısı itibariyle. Evet, şimdi tüm mezunları sırayla kısaca tanıyalım.
 
Oğuz Köksal: 1990 Laboratuar Cihaz ve Kimyasallar konusunda kendi işimi yapıyorum, kolay gelsin diyorum.
 
Yusuf Uludağ: Kimya Mühendisliği bölümünde öğretim üyesiyim.
 
Gökhan Karakaş: 1985 Kimya Mühendisliği bölümünde öğretim üyesiyim.
 
Güldan Mayadağ: 78 mezunuyum, Petrol Ofisinden emekliyim.
 
Bilgin Açıkalın: 76 mezunuyum, Enerji Bakanlığı'nda Transit Petrol Boru Hatları Daire Başkanıyım.
 
Önder Özbelge: 1967 mezunuyum, Kimya Mühendisliği bölümünde öğretim üyesiyim.
 
Tülay Özbelge: 1968 mezunuyum ve şuanda bölümümüzde öğretim üyesiyim.
 
Müjgan Ertürk: 72 mezunuyum diyorum çünkü genç gözükmek için, 70 yılında bas'imi aldım. Şeker Şirketi'nden emekliyim, şimdi kendi şirketimde çalışıyorum.
 
Belma Yergül: Devlet Su İşleri'nden emekli oldum, 1974 mezunuyum, 1978’de ODTÜ Çevre Mühendisliğinde yüksek lisans derecesi. Şimdi proje danışmanı olarak özel çalışıyorum.
 
Funda Altun: Ocak 1976 mezunuyum. Çalışma hayatımın tamamını bor madenlerinde geçirdim, halen ETİ Holding Pazarlama Satış Dairesi Başkanı olarak görev yapıyorum.
 
İnci Eroğlu: 1971mezunuyum, sizlerin de bildiği gibi ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünde öğretim üyesiyim.
 
İsmail Ulubayram: 1984 mezunuyum, Tüpraş, Batman ve Kırıkkale Rafinerileri'nden sonra 1987 yılından buyana TAİ, TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş'de görev yapıyorum.
 
Reha Aktaş:
Ben de 1984 mezunuyum. TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş'de çalışıyorum şuanda.
 
Mete Göknel: 68 BS, 70 mastır, ben emekliyim, yılbaşından itibaren yatırım danışmanlığı yapıyorum, profesyonel yaşamı bırakıp, yılbaşından itibaren part-time yatırım danışmanlığı yapıyorum.
 
Nermin Fenmen: 80 lisans, 82 yüksek lisans. Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Programlama Bölümü'nde öğretim görevlisiyim.
 
Sevim Yalçın: 76 mezunuyum şuanda İhracat Geliştirme Merkezinde Sanayi Dairesi Başkanıyım.
 
Nurhan Koral: Bölüm Başkanı Sn. Timur Doğu geleceğini söylemişti, gecikti. Umarız gelir. Çünkü bu tip toplantılarda mezun, dernek, öğrenci ilişkileri derken bir yandan da dernek üniversite ilişkileri de önemli. Bölüm başkanlarını özellikle bekliyoruz, çünkü birazdan göreceğiz bu konuşmada sadece öğrencilerin hayatla ilgili merak ettikleri şeyler değil, mezunlar onlara yanıt verirken bir yandan da bölümün ders programını belki zaman zaman güncellerken çok değerli olduğunu düşündüğümüz geri bildirimler de yapıyorlar. Bu yüzden bölüm başkanlarının ya da temsilcilerinin mutlaka bu toplantıda bulunmalarını biz istiyoruz. Bugüne kadar 8 bölümde de oldu. 9.sunda da olacak diyorum ama olmadığı takdirde bir güvence aldım. Bölüm Başkan yardımcısı buradaymış. Hemen diyeceğim ki, bu misyon sizin. Siz o gözle dinleyeceksiniz diye. Çünkü bölüm başkanlığını temsilen gelen katılımcıya çok fazla karşılıklı polemik olmasın diye toplantı sonuna kadar izninizle söz vermiyorum. En son bütün konuşulanları dinledikten sonra genel bir değerlendirme yapmasını rica ediyorum. Şimdi öğrenci arkadaşlarımı, kalabalıksınız sizi tek tek tanıma şansımız yok. Hazırlıktan var mı arkadaşım? bir? iki? üç? dört? Hemen hemen eşit bir dağılımdayız. Birlerden birisi el kaldırsın bana tekrar. Evet, bu toplantıdan ne bekliyorsun?
 
Yeşim Özağcı: Toplantıdan bölümde gördüm tanıtımını Kimya Mühendisliği Bölümü buluşuyor diye. Oradaki şey dikkatimizi çekti, Kimya mühendisliğinden mezun olduktan sonra mezunlarla iç içe olacağımızdan, bir şeyler öğrenebileceğimizi gördükten sonra gelmeye karar verdik. Amacımız biraz da bölümü tanımak, daha yeniyiz çünkü daha ilk yılımız çünkü bölümde, daha da tam içine girmiş değiliz, çok dersimiz de yoktu bölümde. O anlamda birazcık daha bolumu tanımak, biraz daha Kimya Mühendisliğiyle ilgili gerçi biliyoruz çok ayrıntılı ama yeni bir vizyon sahibi olmak, amaç buydu.
 
Emel Otağan: İkinci sınıf öğrencisiyim. Arkadaşlarım söylediler bana böyle bir toplantı var diye. İkinci sınıfa geldik ama açıkçası bölümle ilgili çok ciddi olarak oturtamadık birçok şeyi. Belki burada daha iyi olur her şey diye geldik. Böyle bir beklentimiz var.
 
Mustafa Özkır: Eskişehirliyim. Eskişehir'de hangi bölümde okuyorsun diye sorduklarında Kimya Mühendisliği diyorum. Ooo öğretmen mi olacaksın diyorlar, bu benim moralimi bozuyor açıkçası. Ben buraya niye geldim? Mezunlar ne işler yapıyor onu görmeye geldim.
 
Aslı Nalbant:
Bu sene mezun oluyoruz sonunda. Türkiye’deki bu ekonomik koşullarda iş bulabilme olanağımız nedir, ne değildir, mezunlarımız ne iş yapıyorlar onları öğrenmeye geldik. Ben sizin okulda derslerin dışında ekstra neler yaptığınızı merak ediyorum. Mezun olduktan sonra “keşke öğrencilik döneminde şunları da yapsaydım, bana daha çok yararlı olurdu” dediğiniz şeyler var mı, bilmek isterim.
 
Reha Aktaş: Aslında buraya gelmeden kafamda neler söyleyebilirim diye geçiriyordum bunlardan birisi de arkadaşın sorusuna cevap olacak bir şeydi. İzninizle bir anımı da anlatayım. Timur hoca şuan burada yok ama olsaydı bilmiyorum hatırlar mıydı? Bizim “design” dersini ben Timur Doğu'dan almıştım. Mezun olurken en son derste bize şey demişti “artık mezun oluyorsunuz, bölümde neleri yapamadınız? Ya da neleri çok iyi yaptınız? Onları anlatın” demişti. O zaman ben kendisine şöyle cevap vermiştim, tabi bizler 80 döneminde öğrenciydik, Türkiye'nin koşulları da çok farklıydı, onu da ayrı bir yere koyarak söylüyorum, hocam dedim biz ne sinemaya gidebildik, ne sosyal bir etkinlik yapabildik sadece ve de sadece ders çalıştık dedim. Dolayısıyla bilmiyorum sorunuza cevap oluyor herhalde bu. Dersleri elbette, akademik başarıyı falan ihmal etmemek lazım, çünkü emin olun bütün bilgiler bu yaşta konuyor. Yani, hiç küçümsemeyin belli bir yaştan sonra insan ne bileyim bu cağlarda öğrendiği kadar öğrenemiyor. O yüzden hani ihmal etmeyin ama mümkün olduğunca sosyal ilişkilerinize, sinemaya, tiyatroya ya da ODTÜ'de herhalde var şimdi bizim dönemimizde olmadı bizden önce vardı gerçi ama bir takım sosyal topluluklar var oraya kesinlikle bu tip etkinliklere katılın diyorum ben.
 
Müjgan Ertürk: Ben bilmiyorum aranızda nasıl bir ortamda bulunduğunuzu ama muhakkak gençlerin gazete okumasını tavsiye ediyorum, ama Fanatik falan değil. Bunun köşe yazarlarını, bunların sosyal Türkiye’deki konumlarını irdeleyen veya ne bileyim Dünya Gazetesi gibi bir gazetedeki bazı yatırımcılarımızın neler yaptığını veya genç işadamlarının nelerle ilgilendiklerini... Bunlar sizin geleceğiniz açısından çok önemli. Kendi kafanızda da bir takım şeyler geliştirebilirsiniz. Yani pazar şu tarafa gidiyor, ben şu konuda kendimi geliştireyim diye fikir geliştirebilirsiniz.
 
Oğuz Köksal: 90 mezunuyum. Yanlış hatırlamadıysam Mete Bey sosyal bir takım şeylere vakit bulamadığını söylemişti okulda okuduğu süre içerisinde. Biz de aynı sıkıntıyı yaşadık ama şu kadarını söyleyeyim, size bu çok önemli olduğunu düşünmüyorum çünkü iş hayatına atıldıktan sonra orada öncelikli görev mezun olmanız ama ben bir tek şeye inanıyorum mezun olurken tam donanımlı olarak mezun olmanız. Ondan sonrası için bir takım şeylere vakit bulabildiğinizi düşünüyorum. Çünkü ben pek çok şeyi işte ben mezunum, işte ben mühendisim dedikten sonra, okuldan mezun olduktan sonra çok fazla vakit ayırmaya çalıştım ama iş hayatında bazı şeylere vakit ayırmaya şansınız olmuyor. Çünkü patronunuz, işvereniniz sizden çok fazla şey bekliyor ve bütün veriminizi, bütün enerjinizi oraya aktarmanızı istiyor.. O nedenle donanımlarınızı mümkün olduğunca okul yıllarında tamamlamaya çalışmanız, diğer etkinliklere nazaran çok daha sağlıklı çok daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü o yoğunluk içersinde okul yıllarındaki yoğunluk içersinde İngilizcenin dışında ihtiyacım olacağını düşündüğüm için Almanca kursuna gidiyordum ve yarılamıştım Japonca kursunu yarılamıştım, daha sonra hiç bir patronum bana onları müsaade etmedi.
 
Emine Balta: 1982 mezunuyum. Kimya Mühendisliği yapan şanslılardan biriyim. 15 sene kadar TÜPRAŞ'ta çalıştım. Şimdi özelleştirmeden yararlanarak Türk Patent Enstitüsü'ne geçtim. 3 senedir de oradayım. Patent vermek üzere buluşlarınızı bekliyorum hepinizin. Teşekkür ediyorum.
 
Uğur Yıldız: 99 mezunuyum. Şuanda doktoramı yapıyorum yine Kimya Mühendisliğinde. Rektörlükte araştırma görevlisiyim.
 
İsmail Doğan: Ben de 98 mezunuyum, araştırma görevlisiyim, aynı zamanda doktoramı yapmaktayım. Hala da devam ediyor.
 
Almila Bahar: 2000 mezunuyum, 2002 mastır mezunuyum. Şuanda hala okulda araştırma görevlisi olarak bulunuyorum.
 
Sezin İslamoğlu: 99 mezunuyum, doktoraya başladım bu sene, ODTÜ'de araştırma görevlisiyim şu anda.
 
Çiğdem Bozo: İva Kimya'da Kalite Kontrol mühendisi olarak çalışıyorum şuanda.
 
Nurhan Koral: Sevgili arkadaşlar gördüğünüz gibi kolay kolay bir arada bulamayacağınız değişik yaş gruplarından deneyimli pek çok mezun karşınızda. Sormak istediğiniz her şeyi sorun lütfen! Soru sormak isteyen? Evet, klasik şekilde ilk başta böyle ısınamıyoruz. Onun için ben böyle çantamda taşıdığım bir kaç soru var onlardan başlayayım. Mezunlarımız bize okuldan mezun olup iş hayatına başladıklarında karşılarına çıkan bir ODTÜ mezunu Kimya mühendisliği olarak “kolaylıklar ve zorluklar nelerdi, bu kolaylıklar onlar için nasıl avantajlara dönüştü, zorlukların nasıl üstesinden gelindi?” diye bir soru yöneltiyorum.
 
Mete Göknel: Burada eğer stokiyometriden repeat etmeseydim rahmetli Suha Hoca seni çok iyi mühendis yapacağım deyip de bana F vermeseydi biz Önder ile beraber mezun olacaktık, 68'de mezun oldum. Arkadaşlarımın içerisinde sanırım 16 kişi mezun olduk, piyasaya çıkan yani bizim tabirle sanayiye çıkan 5-6 kişiydik. Diğer arkadaşlarımıza o zaman bölümün ihtiyacı vardı, yani Kimya Mühendisliğini visiting profesörler değil, instructerlar değil kendi yetiştirdikleri, kendi sistemini verecek olanların eğitmesi vermesi için bir programı vardır. Onun için arkadaşlar kendilerini yurtdışına attılar, öğretim görevlisi oldular, bir de Türkiye'ye karış karış Türkiye oldu. Arkadaşlar; ben 70'te Türkiye Petrollerinde ilk görevime başladım, Proje ve Montaj mühendisi olarak. Türkiye Petrolleri'nde hayat güzeldi. Lisan İngilizce, teknik terminoloji İngilizce, hiç bir problem yok. Genelde de herkes yani bütün şartname metinleri, şunusuna bunusuna gelen her şey İngilizceydi. Montaj bitti Ankara'ya geldik. Genç yaştayız. Sıkıldım masada oturmaktan ve 3 ay sonra Çukurova Çimento'nun, şuan ki adıyla Adana Çimento, 3. fabrikasına Montaj Şefi olarak gittim. Şunu söyleyeyim, tabi Batman'daki o ham petrol tevsii meselesi 1,5 – 2 senelik bir şey, iyi bir tecrübeydi benim için. Onun başına gittim. Türkiye Çimento Sektörü, Almanca kökenli olan kelimelerin geldiği, genelde Alman teknolojisinin sahip olduğu bir sektör. Bütün terminoloji Almanca. Orada ben 3 – 4 ay bir lisan birliğini kuramadım. Öyle lisan bilgileri geliyor ki akşam gece arızaya çağırıyorlar, gece 12'de gidiyorsunuz ne oldu? Efendim bilmem ne “sesiskur” kırılmış, yav kardeşim “sesiskur” nedir? Önce bunları öğrendik. 3–4 ay bu geçti. Burdan şuraya gelmek istiyorum, İngilizceyi bilmemiz lazım, yani burada Oktay Sinanoğlu Hoca çok doğru, çok doğru şeyler yazıyor, bilmiyorum Profesör Oktay Sinanoğlu ki, artık bizim pirimiz. Onun kitaplarını hiç okudunuz mu? İngilizcemizi bilelim, Almanca, Fransızca bilelim, lisan bilin yani araştırma için mecbursunuz yani Türkiye'de eski Sovyetler veya şimdi Rusya Federasyonu’nda olduğu gibi bir enstitü yok. Kendi yayınlarını veya yurt dışında olan yayınların anında kendi yayınlarının uluslararası birkaç lisana yani İngilizce falan Almanca lisana tercüme edildiği, İngilizce, Almanca yayınların Rusçaya tercüme edilip de böyle kütüphanelere falan yayınlandığı bir enstitü yok. Olmadığı için mecbursunuz. İyi bir mühendis olmak için İngilizcenizi bilin, ama Türkçenizi de bilmeniz lazım. Buradan diyorum ki, acaba tabi yabancı talebelerde var, belki zorluk var ODTÜ'de ama Türkçe verilemez mi dersler? Türkçe terminoloji bu arkadaşlarıma öğretilemez mi? Sanmıyorum, Önder kardeşim falan bu sıkıntıyı çekti, çünkü İngilizceyle yaşadı, terminolojiyle yaşadı, ben bunun zorluğunu çektim. Ondan sonra tekrardan Fransızların olduğu şeye girdik falan filan böyle büyük bir karmaşa. Bu da nerden olmuş arkadaşlar? Türkiye'de ilk önce hangi teknoloji geldiyse onun lisanı kabul edilmiş. Büyük bir karmaşa. Siz bunu mezun olunca göreceksiniz. İkinci sıkıntım ODTÜ'lü olarak 1968 yılında biz piyasaya çıktığımızda 3 tane 4 tane ODTÜ'lü abimiz vardı. Türkiye Petrolleri'nde ben 2. 3. ODTÜ'lüydüm. Orhan benden sonra geldi biliyorum. Ama rafineride falandılar. Rafineri grup başkanlığında İstanbul Teknik'ten ve Ankara Fen'den mezun olan arkadaşlarımız vardı. İstanbul Teknik'te sıkıntım yoktu, Ankara Fen'den olanlar Kimya mühendislik ve kimyagerlik kavramında devamlı hır çıkarırlardı. Hiç unutmam; Kocaoğlu abim bizden 6–7 yaş büyük, o başmühendis, ben mühendisim daha benim tabirimle “cülük” mühendisim. Gelirdi benim önüme proje koyardı işte şundan şunu çıkar, çıkarırız siz bunu öğrendiniz mi? E öğrendik abi ya okulda bunu verdiler. Nedir? Otomasyon Process Kontrol dersi almışız. Ben de meraklıydım, Bilgin'in kulağı çınlasın, loop devrelerini falan çıkarırız, siz bunu? E okuduk abi, nerde? E okulda okuduk Siz okumadınız mı? Okumadık. E siz kimyagersiniz falan hır çıkardı. Uzun müddet ben Kimya Mühendisliğini tarif etmek zorunda kaldım bazı insanlara. Yalnız olmanın sıkıntısını çektik, hiç kimsemiz yoktu. Ama ODTÜ'lü olmanın, ODTÜ'de çok şey öğrenmiş olmak da şöyle bir dik tuttu beni, ayaklarımın üstünde dik durdum, hiçbirisine eğik değildim. Biraz evvel arkadaşım söyledi, okulda öğreneceksiniz. Okulda öğrendiklerinin üstüne piyasada bir şeyler koyacaksınız. Ben piyasada çok değişik sektörlerde çalıştım. Yani hem sanayide çalıştım, Kimya Mühendisi olarak çalıştım, montaj yaptım, proje yaptım, yöneticilik yaptım, yatırım bankacılığı yaptım, yaptım oğlu yaptım.. Hayat hikâyem çok uzun şimdi anlatırsam şimdi maçı falan kaçırırsınız. Yalnız şunu söyleyeyim, unit operation, chemical process industries, chemical engineering economics . Bunun üçü hayati ders. Hayatım boyunca bunu yöneticiyken bile çok kullandım. Yani genel müdür, yönetim kurulu başkanlığı vs. tüm bunlarda üçünü de kullandım. Arkadaşlar, bunun üçü çok önemli, üçünü de çok iyi bileceksiniz. Design’ı iyi bileceksiniz. Çünkü ben kimya mühendisi olarak proje yaptım. Yatırım projeleri yaptım, yatırım projelerinin “project evaluation” diye tabir edilen değerlendirmelerini yaptım. Ondan sonra proje okudum, montaj yaparken proje detaylarının neyin neye konacağına baktık, ondan sonra operasyonda da aldık elektrik şemalarından arıza takibi yaptık. Lütfen bunun üçüne çok önem verin. Process'i bileceksiniz, unit operation'ı bileceksiniz ve chemical engineering economics'i bileceksiniz. Bir mühendis işin ekonomisini bilmezse mühendis değildir. Bir-iki sene ekonomiyi bilmeden idare edebilirsiniz. Bir puan yukarı çıktığınız zaman adınız mühendis değil, başmühendis, şef vs olduğu zaman maliyet kavramını kesin bileceksiniz. Hele bir daire başkanı veya bir genel müdür yardımcısı, genel müdür olduğunuz zaman muhasebeyi bileceksiniz, bütçe analizini bileceksiniz, yıllık program yapmayı bileceksiniz, maliyet analizi yapacaksınız. Benim Türkiye kalkınma bankası olduğu için DESİAD'daki şeyim çok büyük bir mektepti, onun da çok faydasını gördüm. Her şey size. Aramızda birtek dışardan Kimya Mühendisi olmayan Nurhan var. Rahatça söyleyeyim, Kimya Mühendisliği dünyanın kuruluşu hepimiz oyuz. Yüce Yaradan iyi bir Kimya Mühendisiymiş. Kendinizi düşünün, vücudunuzu düşünün, evet, Yüce Yaradan Kimya Mühendisi, Makinacı falan değil, inşaatçı hiç değil. Kimya Mühendisi; sebebi kendinizi düşünün, komple process ve operation'sın ya, aksini söyleyen yok ve beni Kimya mühendisi olmaya da o sevk etti. Ben Elektrik mühendisliğini kazandım ilk sene 3 falan averaj yaptım Kimya mühendisliğine geçtim herkes bana “Affedersiniz hıyar” diye bakıyordu ama ben sevdim. Ben Kimya Mühendisi olmayı istedim. Teşekkür ederim.
 
Önder Özbelge: Sevgili Mete bana çok laf attı, biraz önce Nurhan o soruyu sorduğunda Mete kalksa da cevap verse diye düşündüm, hemen Mete kalktı zaten. Hakikaten Mete bir Kimya Mühendisi olarak çok değişik konularda çalıştı. Kendisinden çok çok yararlanmak mümkün. Sağ olsun, bu sömestrden itibaren bizim bölüme part-time da olsa öğretim üyesi olarak katılmak üzere geldi. Endüstri deneyimi, pratik deneyimi olan insanların Kimya Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi olmasının daha evvelden değişik vesilelerle yararı görülmüştü. O yüzden biz de çok seviniyoruz Mete bize katıldı diye. Mete değişik şeyleri yaşadığı için görüşleri çok doğru. Türkçe dil konusundan bahsetti Mete. Bölüm olarak Türkçeyi öğretmeye sadece “Unit Operation” laboratuarında bizim bir atölyemiz var. Atölyede Türkçe birtakım aletlerin isimlerini falan öğretiyoruz. Aslında sadece Türkçeyi değil ki, bir sürü şeyi öğrenmek zorundasınız mezun olduktan sonra. Yani Kimya Mühendisliğinin tarifine bakacak olursanız, Kimya Mühendisi işte birtakım temel birikimleri öğrendikten sonra bunların uygulamasından bahsedilir. Sadece mühendisliği okulda okumakla öğrenmek mümkün değil. Mete bunun çok güzel bir örneği. Lisan onun bir parçası oluyor. Lisanı da öğrenmek zorundasınız, Türkçeyi de öğrenmek zorundasınız. Dikkat ettiyseniz, başka dillerden de bahsetti. Mesela, Almanca olduğu için çimento sanayinin başlangıç noktası, bir de Almanca öğrenmek gerekiyor, hangi birisini öğreteceğimizi biz bilemiyoruz tabi. Bir de, tabi kimin ne yapacağını bilmiyoruz. Hep özellikle 1. 2. sınıftaki öğrenciler şimdi biz bunu niçin okuyoruz, biz ne olacağız falan diye soru sordukları zaman bunun cevabı yok. Çünkü sizin ne olacağınızı bilmek mümkün değil. Bakın burada azıcık bir Kimya Mühendisi arkadaş var, herkesin yaptığı iş çok değişik. Herkesin yaptığı işi bizim bilmemize imkân yok. Onun için bizim yaptığımız, sadece Kimya Mühendisliğinin temellerini öğretmek. Siz Mete'nin dediğine bakmayın diğer dersler de önemli. Ben mezun olmadan üniversiteden 1967 senesinden evvel bazı hocalar bizi öğretim üyesi olmaya teşvik etmeye başlamışlardı. Benim aklımda ilk üniversiteye başladığımda öğretim üyesi olma fikri yoktu. Tabi hiçbirimizde yoktu, ne olduğunu da bilmiyorduk. Daha sonra, bu teşvikin sonunda acaba olsam mı diye kendi kendime düşündüm. Ben Kimya Mühendisliğini çok seviyorum, o zaman da çok seviyordum. Laf arasında söyleyeyim, bir kere daha dünyaya gelsem yine Kimya Mühendisi olurdum. Mete'nin hani o Tanrı’dan bahsetmesinin biraz gerçek tarafı var tabi ama Tanrı sadece Kimya Mühendisi değil, Makina Mühendisliği de var Elektrik Mühendisliği de var her şeyi var yani. O sırada bizim üniversitenin kanunu eski kanundu. Anayasadaki kanundu. O zaman öğretim üyeliği şimdikinden daha cazipti. Belki de farkındasınızdır 1965, 66, 67, 68 mezunlarıdır şu anda üniversitedeki öğretim üyelerinin çoğu. Şimdi öğretim üyeliği o kadar cazip görünmüyor. Sebebi de mali açıdan iyi değil, fakat ben belki de yine öğretim üyesi olmayı seçerdim. Çünkü öğretim üyesi olmaktan zevk alıyorsanız veyahut da işte bu işlerle, bilimsel konularla uğraşmaktan zevk alıyorsanız, bir de belki yaşlandıktan sonra ortaya çıkıyor, çocukları seviyorsanız öğretim üyeliği kadar zevkli bir iş yok. Ben kendi kendime her gün dua ediyorum, Allah'a şükrediyorum çok sevdiğim bir işte çalışıyorum, hem de karnım doyuyor. Kendi yapacağım için size de tavsiye ederim. Ama öğretim üyesi olup da zengin olan yoktur pek, onu da bilin ben o kadar zengin değilim yani.
 
Tülay Özbelge: Ben de hemen hemen aynı zamanlarda 68 mezunuyum, 69 yılında Amerika'ya gidip orada eğitimime devam etmek için istek duydum. Çünkü hakikaten bizim zamanımızda hocalarımız bize bu şevki verebildiler yani çok iyi hocalarımız vardı. Allah rahmet eylesin, mesela bölümümüzün kurucusu Tarık Somer bunlardan birisi, benim aynı zamanda danışmanımdı. Dolayısıyla onlar bize büyük şevk verdiler, biz de bütün zorluklara rağmen burs bulmak, kendimizi kabul ettirmek, tabi o zaman ODTÜ dışarıda daha o kadar tanınmıyordu. Buna rağmen iyi notlar almış olarak kendimizi kabul ettirdik. TÜBİTAK'tan burs alarak mastır için Amerika’ya gittim ve yurtdışında 5,5 sene özel okullarda eğitim gördükten sonra geldik. Bu işe hakikaten çok çok severek başladım. Fakat ben arkadaşlara tabi kendi yollarını seçecekler, kimi akademisyen olmak istiyor, kimi sanayide çalışacak. Fakat nerede çalışırlarsa çalışsınlar azimle, doğruyu yapmaya çalışarak, sonra mesela ben bilim yapan bir insan olarak her zaman sorgulamışımdır, bana söylenen bir şeyi hemen doğru kabul etmem. Daima araştırırım bu doğru mu değil mi. Diğer önemli bir nokta da ayaklarınızın üzerinde durabilmek, hiçbir şekilde hayatta kimseden bir destek beklememek. Mesela Amerika'ya gittiğimde üniversitelerden birinde, ödevler verdi hocalar, bu ödevlerden size not vereceğiz, sınav yapmayacağız dediler, ben şaşırdım tabi. Aman ne iyi falan dedim. Çünkü biz ODTÜ'de ödevleri yaparken arkadaşlar konuşuruz, tartışırız dimi? Aman dedim ne kolay burada not almak, ödevleri yapacağız geçeceğiz dedim. Fakat birinci ödevi aldım, yaptım bir şeyler kendim. Amerikalı arkadaşlara “işte ben şöyle düşünüyorum siz nasıl düşünüyorsunuz?” diyecek oldum hemen oradan uzaklaştılar, hiç kimseden bir ses çıkmadı. Bu benim çok ağırıma gitti tabi. Burada demek ki bu kadar rekabet var kimse kimseye bir şey koklatmıyor, o zaman ben de ona göre davranayım. O zaman ayaklarınızın üzerinde durmanın zorluğunu daha iyi idrak ettim ve ödevler verilir verilmez ben kütüphanenin yolunu tutardım, ama o da beni kamçıladı, iyi oldu araştırmaya itti, bir sürü kitap yüklenir gelirdim yurda mesela. Uzun uzun yazardım, çok güzel bir ödev çıkardı ve o benim malım, benim eserim olurdu. Onun için bu araştırıcılık bu ayaklarınızın üzerinde durmak çok çok önemli. Eşimle aynı bölümde olmamıza rağmen hakikaten ben her şeyi kendi gayretimle elde etmiş olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Eşimden de beklememişimdir aynı branşta olmamıza rağmen. Benim sizlere tavsiyem bu, hayatta destek beklemeyin, ayaklarınızın üzerinde durun her şeyi yapabilirsiniz, yeter ki azim ve çalışma. Çalışma çok önemli, çalışkanlık, azimle sebatla çalışacaksınız hepinize başarılar diliyorum.
 
Nilgün Açıkalın: Ben de hemen hemen buna benzer şeyler söyleyecektim. Ben de şanslı bir Kimya Mühendisi olarak görüyorum kendimi, gerçi akademisyen değilim ama ben de yaptığım işten çok memnunum. 15 yıl kadar rafineride gerçekten Kimya Mühendisliği yaptım. Kırıkkale rafinerisinde çeşitli projelerin yürütülmesinde, devreye alınmasında daha sonra hatta benzinin yapılmasına kadar Mine Hanımla birlikte çok çalıştık. Benim de sizlere söyleyeceğim, ODTÜ'lü olmanın avantajı. Ben 76 mezunu olduğum için daha önceki mezunlara göre daha iyi yaşadığımı söyleyebilirim. Önemli olan, bizim zamanımızda da söylenen şuydu bir mühendis adam nerde ne arayacağını bilen kişidir. Okuldaki eğitimde bütün derslerin önemli olduğuna inanıyorum ben ve Termodinamiği de buna katmak istiyorum. Termodinamiğin ilk üç kuralını her şeye uygulayabilirsiniz. Şuanda işim gereği politikayla, stratejiyle çok uğraşıyorum, özellikle bu yapılan stratejilerde Kimya mühendisi gözüyle olaya bakmak çok farklı. Bir de önemli olan, hakikaten kendinize güvenmeniz ve ayaklarınızın üzerinde durabilmeniz, yaptığınız işi severek, isteyerek yapmanız. Okuldan aldığınız eğitim çok iyi bir eğitim, başarılı olmamanız mümkün değil, benim de söyleyeceklerim bu kadar.
 
Sahir Er: 89 mezunuyum. Okul kanalıyla ilk önce biz Petrolsin'de iş hayatına başladık, orada iş hayatına başlar başlamaz, okulda gördüğümüz bütün derslerle ilgili konuları hemen çalışma hayatında görmeye başladık. Bunlar nedir? Hemen bir laboratuar gördük. Laboratuarda deneyleri aletleri, hepsi birebirdi iş hayatında. Sonra pazarlamaya geçtik, pazarlamada pazarlamayla ilgili okulda gördüğümüz şeyler. Sonra maliyet hesaplarına geçtik. Fiyatlandırma motor yağlarıyla ilgili, onları yaptık hepsini. Petrolsin'de iş hayatında Türkiye’deki iş hayatında çeşitli pazarlama faaliyetlerinde bulunduk. Pazarlama faaliyetleri derken tabi üst makamdaki insanlarla karşılaşıyorduk. Onlara ürünlerimizi beğendirmek ve tanıtmak için. Ben 7–8 yıllık Petrolsin hayatımda Türkiye’nin hemen her tarafında fabrikaları ziyaret ettik. Pazarlama faaliyetinde bulundum. Orda ODTÜ'nün ayrıcalığını her zaman gördüm. Şöyle gördüm, ürünümüzü satmak için gittiğimiz yerlerde belli bir süre sonra tıkanıyorduk, almak istemiyorlardı, karşımıza değişik şeyler çıkartıyorlardı. Hemen orada ben ODTÜ kimliğini kullanarak, bizden ürün almak isteyen kişiye hangi okulu bitirdiğini, ne mezunu olduğunu falan, sosyal hayatı konuşmaya başlayarak ve neticede karşısındaki kişinin, ürünü satan kişinin ODTÜ'lü olduğunu gördüğü zaman ilk baştaki direnci, önyargısı kırılıyordu. Rahatlıkla biz ürünü satabiliyorduk. Sonrasında Petrolsin'den istifa ettim, özel sektöre geçtim, yurt dışına çıktık, Azerbaycan'a gittim, Azerbaycan'da yine petrol sektörüyle ilgili bir şirkette çalıştım orada ben şunu gördüm maalesef biz okuldayken tam olarak konuların derslerin özüne inemiyorduk, daha çok not alma, yüksek not alma, sınıfı geçme hevesi içindeydik. Biraz da ezbere kaçıyorduk. Orada bir anekdot vardı, başımdan geçti. Bir arkadaş vardı, Rusya'da okumuş, Kimya mühendisiydi. Bir konu vardı, konuyla ilgili bir formül yazılması gerekiyordu. Organik Kimyayla ilgili 3 sayfa formülü adam 10 yıl önce mezun olmasına rağmen takır takır hepsini yazabildi. Ama ben organik kimyayla ilgili hiçbir şey hatırlamıyordum. Bu da neyi gösteriyor, öğrencilik sırasında maalesef her şeyi tam özümseyemiyorduk. Ben sizlerden şunu istiyorum. Her şeyin mantığını öğrenmeye çalışın. Hiçbir şeyi işe yaramaz diye düşünmeyin, çalışma hayatında her zaman bütün konular bütün dersler karşınıza çıkmaktadır. Kendinizi geliştirmenizi, nasıl 90'lı yıllardan sonra Sovyetlerin dağılmasından sonra dünyada bir globalleşme ortaya çıktı, Türkiye’de yavaş yavaş dışarıya açıldı, artık bilgilerimiz Türkiye sınırları içersinde kısıtlı kalmıyor. Dünyayla mücadele etmek zorundayız, bunun için de kendimizi sürekli geliştirmemiz gerekiyor. Bir de dil konusun da bir şey söyleyeceğim. Bu pazarlama faaliyetleri sırasında, her zaman karşımıza şu çıkıyordu. İki türlü İngilizce vardı iş hayatında, bir tanesi normal bilinen bir İngilizce, diğeri ODTÜ İngilizcesi. ODTÜ İngilizcesi maalesef iyi bir İngilizcenin altında bir İngilizceydi, her şeyi bilmeyen, tam vakıf bir İngilizce değildi. Diğer arkadaşlarımın da söylediği gibi, İngilizceye ek, onun yanında diğer dillere de sahip olmamız size iş hayatında çok çok büyük bir avantaj sağlayacaktır kesinlikle. Şu anda 4–5 yıldır kendi şirketim var, dış ticaret yapmaktayız. Bu dış ticaret sırasında çeşitli ülkelere de seyahatlerimiz olmak durumundadır. Ben şunu gördüm. Belki şu andaki iş hayatımıza okulda öğrendiğimiz bilgilerin hiç birini kullanmıyoruz. Ama okulda öğrenmiş olduğumuz bilgiler bize bir vizyon kazandırıyor, düşünme gücü kazandırıyor. Ve olaylara yaklaşım kazandırıyor. Bu da siz ürünü satarken, bir pazarlama yaparken ya da projenizle ilgili karşınızdaki insana bilgi verirken sizi bir adım öne çıkarıyor çünkü bakış açısı karşıdaki insanların göremediği şeyleri siz daha çabuk görebiliyorsunuz. Bunun için de sadece ders değil, sosyal hayat da çok önemli biz okuldayken, 4. sınıftayken İstanbul'dan bir firma gelmişti, firmanın sahibi yeni mezunlardan kendine eleman seçmek için şöyle bir konuşma yapmıştı. Benim yanımda çalışacak mühendis Ajda Pekkanın mücevher dükkânında hangi çeşit mücevher sattığını bilmesi gerekir. O zaman Ajda Pekkanın mücevher dükkânı vardı. Tabi şuanda düşünün ne alakası var. Maalesef üniversitelerde sosyal hayat bizim dönemde çok zayıftı. Biz her şeyi bilemiyorduk, ama şuan imkânlar çok geniş. Bizim bölümde 1–2 tane bilgisayar vardı, bilgisayar kullanabilmek için 1 hafta öncesinden sıraya girerdik. Şuan sizler bu konularda çok şanslısınız. İnternet, bilgisayar, dil üzerinde yoğunlaşmanızı, sosyal hayat üzerinde yoğunlaşmanızı ve dünyayla alakalı olmanızı dünyada ne oluyor ne bitiyor diğer ülkeler neler yapıyor? Özellikle, bir Rusya, Çin, bunlar takip edilmesi gereken, oralarda neler yapılıyor, hangi konularda üretim yapılıyor, yatırım yapılıyor, bunlarla ilgilenmenizi, bir arkadaşımız söylemişti, dünya gazetesinde yatırımcılarımız neler yapıyor okumanızı. Bunlar çok önemli şeyler belki işinize yaramayacak, belki okulda kalacaksınız ama bunlar size vizyon kazandıracak, düşünme gücü kazandıracak size. Benim söyleyeceklerim bu kadar.
 
Mete Göknel: Şimdi arkadaşlar ben size dört dersi sayarken diğerleri önemsiz değil hepsi önemli. Hayatımda en fazla diye, yani proses kontrol otomasyonu bilmezseniz sizin karşınıza gelip sizden bir sistem kurmanızı isteyecek birisi, software programı yapacak olan bir kontrol loopunu siz anlatırsınız. Ama ben en fazla diye söyledim. Diğerlerini ihmal etmeyin, sonra Mete Bey böyle söylemişti falan diye başıma gelmeyin.
 
Nurhan Koral: Mezuniyet yılı bugünlere yakın olan arkadaşlarımın da bu konuyla ilgili paylaşmak istedikleri şeyler olabilir mi? Mezun olduklarında onları neler karşıladı, nasıl adaptasyon zorluğu yaşadılar, ya da hayat çok kolaydı? Sanki burada yanıt verebilir bir grup var gibi görünüyor?
 
İsmail Doğan: Ben ilk mezun olduğumda ne yapacağıma tam karar verememiştim, o yüzden ilk yüksek lisans yapmaya karar verdim. Kendimi daha iyi tanıyabilirim, ne yapacağıma daha iyi karar verebilirim diye. Ama ondan sonra baktım ki araştırma çok ilginç geldi.
 
……………………Değişik kariyerlerde görev yaptık burada da dinliyorsunuz. Bir şey çok önemli, ODTÜ Kimya Mühendisi, kimya mühendisi miydi tam bilmiyorum ama kimya mühendislerini çok sevdiğini biliyorum. Dolayısıyla Kimya Mühendisi olarak iş yaşamımda hemen hiçbir zaman bir karamsarlığın içinde olmadım. Çünkü bölüm bu kadar ders baskısıyla o 4 yıllık, 5 yıllık 6 yıl kaç yıl okursanız okuyun o hiç önemli değil. Neticede mezun olduğunuz zaman bu baskılarla başa çıkabilmeyi öğreniyorsunuz. İş hayatının baskılarıyla çok rahat başa çıkabiliyorsunuz. İkincisi çok önemli, kendi arkadaşlarımızla bunu değerlendiririz, analitik düşünmeyi öğreniyorsunuz. Dolayısıyla hemen hemen her sorunun üstesinden gelmede ODTÜ Kimya Mühendisliği gerçekten bir ayrıcalıktı. Bunu bir fanatizm olarak söylemiyorum. Çünkü ideali olarak da, dernekler, mezunlar derneği aracılığıyla zaman zaman eleman alırken eleştirilere uğruyoruz. Çalışma arkadaşlarımız, başta okul mezunlarından da eleştiri alabiliyoruz. Ama bir gerçek var en azından kendi yaşamımızda bunu gördük, bu sonuca doğal olarak ulaştık. ODTÜ Kimya mühendisiyle çalışmak zaten bir yöneticiye ayrı bir güven veriyor. Bir anımı anlatmak isterim, şuan Nowarthis firmasının ürün müdürü İbrahim Yaman arkadaşımız aynı dönem mezunlarıyız, 84 mezunu. İstanbul'da tabi fabrika eleman alırken insan kaynakları şudur budur değişik konuları konuşuyoruz, kariyer gelişimi falan. Tabi İstanbul doğal olarak o şehirdeki üniversiteler mezunlarının talepleri işe alma falan bir deneyimini aktardı. Boğaziçi mezunlarını çağırıyoruz iş görüşmesine, görüşme sırasında bize ilk önce şunu soruyorlar. Nasıl bir ortamda çalışacağız, ben çalışacağım ofisi görebilir miyim? Önce konfor aranıyor, genç, deneyimsiz bir mühendis o firmaya ne verebileceği hiç kanıtlanmamış, deneyimsiz de olsa ama önce oturacağı ofisi soruyor. ODTÜ mezunlarıyla görüştüğümüz zaman bize ilk olarak ne iş yapacağını soruyor. Nerede çalışacağı veya nasıl bir kıyafet giyeceği onun için hiç önemli değil, onun için nasıl bir iş yapacağı, görevini soruyor. Dolayısıyla doğal olarak ODTÜ Kimya Mühendislerini tercih ediyoruz işe almada. Bu değişik proseslerde de böyle. Bir arkadaşım konuşmanın en başında öğretmenlikle ilişkilendirdi Kimya Mühendisliğini. Hiç endişe etmesin, biz hayata Kimya Mühendisi olarak atandık, ama şuan bu diplomayla çok farklı görevler yapıyoruz. Çünkü sadece mezun olduğunuzda Kimya Mühendisisiniz. Kariyeriniz geliştikçe mühendis oluyorsunuz, daha sonra teknik background'u olan idareci oluyorsunuz, en sonunda da Mete Beyin ifade ettiği gibi şirketin her türlü finansal teknik sorumluluğunu üstlenen ve özellikle de finansal yönetim, yani ağır basan bir yönetimci oluyorsunuz. Hepinizin kaçınılmaz sonu bu. Yani ömür boyu Kimya mühendisi olarak kalmıyorsunuz. Özellikle de iyi bir kariyer gelişimini başarabilen arkadaşlarımız eninde sonunda sadece finansla uğraşan birer yönetici oluyorlar. Okul sonrası gelişiminizi de buna göre planlamanız lazım. Öğretmenlik mi yapacaksınız hayır yapabilirsiniz, öğretmenlik de çok saygın bir meslektir, ama bir şeyi unutmayın, Eiffel Kulesi'ni de yapabilirsiniz. Gustav Eiffel bir kimya mühendisiydi. Teşekkür ederim.
 
Nurhan Koral: Etkileşim ortamının olmasını istiyoruz. Sevgili öğrenci arkadaşlarım. Hiçbir zaman lütfen edilgen olmayın hayatta, sadece dinleyici olmayın, sorularınızla yönlendirin, soracağınız her şeyi cevaplamaya hazır geldi arkadaşlarımız.
 
Bürge Kılınç: 3. sınıf öğrencisiyim. Benim merak ettiğim 2 şey var, birincisi kariyerimizi nasıl planlayacağımız çünkü bizim şuan hiçbir fikrimiz yok kariyerimizi nasıl planlayacağımıza dair, ne alanında uğraşacağız yada.. evet hepimiz genel müdür olmak istiyoruz ama oraya gelene kadar neler yapmamız gerekiyor, nereden başlamamız gerekiyor? Bir de ikinci sorum şuandaki ekonomik kriz ki her şey tozpembe değil anladığım kadarıyla. Hiç kimse öyle olduğunu söylemiyor. Şuanda ekonomik krizde evet ODTÜ’lüler çok değerli herkes bize bunu söylüyor ama işe alırken herkes Kimya Mühendisinin çok olduğunu işte Boğaziçi mezunu, İTÜ mezunu, pek çok mezun olduğunu söylüyor. İşte ODTÜ değerli ama ne kadar değerli ya da şuan ki ekonomik şartlar içersinde kimya mühendisliğinin yeri nedir? Ve ne kadar çabuk iş bulabiliriz?
 
Nurhan Koral: Ben bu soruya destek olması için, öğrenci arkadaşlarımıza dağıttığımız katılım kâğıdında küçük bir istatistik çıksın diye şöyle bir şey sormuştuk, bölüme isteyerek mi girdiniz? Evet - hayır. Bölümü tercih ederken tercihinizi ne etkilemişti? Hızlı bir göz attığımda buradaki arkadaşlarımın iki tanesi dışında hepsi bölüme evet ben isteyerek girdim demiş. Ne etkiledi seni dediğimizde de ağırlıklı olarak söyledikleri iş alanlarının genişliği. Şimdi arkadaşımın sorusuyla da bunu birleştirdiğimiz de kim yanıt vermek ister?
 
Sevim Yalçın: Ben hiç Kimya Mühendisliği yapmamış bir kimya mühendisiyim ama Türk Sanayisini uzun yıllardan beri çok iyi takip edecek bir pozisyondayım. Gerçekten, belki sanayi kimya sanayisi açısında bütün mezunları kimya mühendisi olarak çalıştıracak sanayi yapısına sahip değiliz. Ben görevim gereği çok ve orta ölçekli firmaya gittim, çok geziyorum, Türkiye'yi de çok dolaştım, firmaların çoğunu da dolaştım. Nerede böyle problemlerini çözmüş, yaratıcı bir firmaya baktığım zaman o firmada bir ODTÜ’lünün çalıştığını her zaman görmüşümdür. Türkiye'de yaklaşık 400bin tane küçük ve orta ölçekli firma var. Benim görevlerimden bir tanesi de bu küçük ve orta ölçekli firmalar nasıl ulusal rekabet yapabilirler? Nasıl uluslararası rekabete açabiliriz bu firmaları? Ben her zaman düşünüyorum, her küçük ve orta ölçekli bir firmada bir ODTÜ’lünün olması demek o firmanın rekabete açılabileceğini gösterir. Belki sizler işlerinizi kendiniz kurabilirsiniz. Ailenizdeki işlere yaratıcı gücünüzle, problem çözerek katkıda bulunabilirsiniz. 400bin tane iş alanınız var diye düşünüyorum. Bu kadar söyleyeceklerim.
 
Önder Özbelge: Sevim'in söylediği çok önemli bir şey var bu Türkiye'de yeni yeni, dünyada da yeni yeni ortaya çıkan bir şey. Bizim geleneksel aile yapımız, aile anlayışımız, çocuklarımızı yetiştirme anlayışımız belki Osmanlı zamanından gelen bir şey bu, çocuğum mezun olsun memuriyete girsin. Şimdi çocuğum mezun olsun bir işe girsin. Bakın biraz evvel arkadaşınız kariyer planlamasını nasıl yapacağım derken aklında ben nerde iş bulurum vardı dimi? Tabi.. Ama artık bunun modası yavaş yavaş geçiyor. Bakın Sevim 400bin tane işyeri var dedi. Bu 400 bin tane işyerinden bir tanesini de siz kurabilirsiniz. Yani müteşebbis olmak için de yetiştiriliyorsunuz siz. ODTÜ mezunu olmak, ben öğretim üyesi olduğum için bunu söylemek istemiyorum ama bütün mezun arkadaşlarımız diyorlar ki bu bölümden mezun olmanın bir ayrıcalığı var. Yani o sene mezun olanlardan biraz daha önde mezun oluyorsunuz. Bu yeteneğinizi kullanarak da kendi şirketinizi kendiniz kurabilirsiniz, kendi isinizi kendiniz yaratabilirsiniz. Aileden destek belki de gerek ama onu Mete benden çok daha iyi bilir bu işin finansmanını falan bildiği için.
 
Bir Öğrenci: Ben de kendi işimi kurmayı çok isterim ama mesela ben mezun olur olmaz piyasaya girsem beni yutmazlar mı? Ben belli bir yerde iş kariyerinde biraz pişip bir şeyler kendime katmam gerekmiyor mu?
 
Mete Göknel: Haklısınız, benim danışmanlık yaptığım bir dönem daha oldu. O dönemde de aile şirketlerinin yapılanmasıyla ilgili bir çalışma yaptım. İsim vererek söyleyeyim Şevket Demirel, üç kız daha sonra bir oğlu oluyor Murat, üç kızının hepsi biraz evvel söylediğiniz gibi dışarıda. Mesela şuanda Gongelava tesisinin başında olan Neslihan şu anda Chemical Misvean'in genel müdür yardımcısıydı. Elmataşın başında olan yine şirketin yönetim kurulu başkanı olan İlhan, aileyi çok iyi tanıdığım için söylüyorum, bir Marketing şirketinin başkanıydı. O da evlendi. Hepsi evlendiler de o sıra evde oturuyor. Kesin dışarıda bir şeyler yapacaksınız. Murat'a kıyamadı, direk onu şirketin başına getirdi, şirket kurdu ve Murat iki tane hata yaptı, ikisi de kalp krizi geçirdi. Biliyorsunuz Murat Demirel'in aileye getirdiği yükü. Arkadaşlar kesin dışarıda birilerinden öğreneceksiniz. Bir Çin sözü var: Başkasının tecrübesini yaşayacak kadar zengin değilim. Tecrübeye kulak asın. Biraz evvel Tülay dedi ki ben hiçbir şeye güvenmiyorum kendim araştırıyorum, araştırın ama siz araştırılmışa da şöyle bir bakın. Bakmakta fayda var, hocanızın dediği doğrudur da, her şeye evet diye imza atmayın, ama tecrübeye kesin kulak verin. İkincisi, mutlaka piyasadan ucuzu kazanmak için çalışın bir yerlerde. Hazırları bir kapın, ondan sonra kendiniz kurun. Sevgili Önder de hemen çıkar çıkmaz iş kurun demiyor. Mezun olduğumuz sıralarda Kobi’ler yoktu, büyük sanayi vardı. 80'lerde, ben 77 yılında DESİYAB'a başuzman olarak girdim, 77 yılında Türkiye'de çok ortaklı şirketçilik meselesi çıktı. Halka açık şirketler, hemşeri şirketleri veya işçi şirketleri. O zaman DESİYAB Devlet Sanayi İşi Yatırım Bankası diye kurulmuş bir bankaydı. Bir gün bile rey vermedim o insanlara ama fikir olarak o zaman MSP miydi hangisiydi Erbakan’ın kafasından çıkan bir modeldi, doğru modeldi. Model doğru, ondan sonrası başka. Kıta Avrupa’sının sistemini biliyorum, Uzakdoğu'yu bilmiyorum, Amerika’yı biliyorum. KOBİ modeli başka hiçbir yerde yok. Bizde var. Küçük esnaf veya küçük sanayici modeli bizde var. Belki bizden kapacaklar. Olmadığı içindi ki, bakın Almanya'da bir sürü Türk müteşebbis var, Alman müteşebbis yok. Almanya'da çok enteresan çok fazla iş yaptığım için biliyorum, birisi doğuyor, eğer profesyonelse çocukları da hep profesyonel oluyor. Herhangi bir çocuk, bir sınıf atlayamıyor. Yani sanayici olamıyor, kendi işini kuramıyor. İşi kuranlar Türkler. Dolayısıyla şimdi krediler var, Kobiler için krediler var, imkânlar var, devlet size arazinizi veriyor, onları öğrenirsiniz. Organize sanayi bölgelerinde ücretsiz yerler veriyor, 30- 40 sene vadeli size imkânlar veriyor, her şey olabilirsiniz. Çalışma alanı için bir şey söyleyeyim, her yerde çalışıyorsunuz. Şöyle aklınıza getirirseniz, bir un fabrikası, bulgur fabrikasından tutun, orda okuduğunuz birçok şeyi proses hariç tatbik ediyorsunuz. Bir boya, yani aklınıza ne gelirse samimiyetle söylüyorum, mesleğimi çok sevdiğim için biraz evvel söyledim meslek fanatiği değilim ama kimya mühendisliği olmasa hiç bir şey olmazdı. Elektronik gelişmezdi arkadaşlar. Transistorlar tamamen kimya mühendisliğinin eseri. Şimdi, 21. yy'a damgasını Sevgili Önder'in işleri vuracak, bor. Bordan neler olacak? Bor öyle zengin bir şey ki bambaşka şeyler. Hiç moralinizi bozmayın, Öğretmenlik meselesini açıyorum, bir arkadaşımızdı kimdi tam hatırlamıyorum, o da çok güzel bir şey. Şimdi siz öğretmenliğe öyle demeyin, ben seneler sonra geldim arkadaşlarımdan rica ettim, Önder lütfen bana 1–2 saat bir zaman verin ben bir şeyler öğretmek istiyorum. Bir ders verin, bir derse gireyim dedim. Çok büyük bir zevk, öğretmenlik, çok büyük bir zevk. Öğretmenliği de yapın gerekirse. Yalnız sanayi de bir kimya mühendisi olarak ne yaparız diye düşünmeyin. Her şeyi yapacak durumdasınız. Arkadaşlar bir makina mühendisi gibi demiyorum, bir makinanın dizaynını yapacaksınız veya tornada yapılan bir şeye bakacaksınız. Bir makina mühendisi gibi bir müddet sonra montajdı, yerleştirmeydi her şeyini, bakım onarımına kadar detayına girecek duruma geleceksiniz. Sizi böyle yönlendiriyor hayat. Daha sonra bir elektrik Mühendisliği kadar demiyorum siz oturuyorsunuz da bütün koskocaman bir kumanda panosunun kablosunu bağlıyorsunuz ama bir elektrik mühendisliği kadar önünüze bir şaft şeması diye tabir ettikleri bağlantı şemasını açıp acaba hangi kontaktörde ne var arızayı takip etmeyi öğretiyor size hayat. Bunları niçin öğreneceksiniz? Kariyer planlamasına gelince ben bitirdim mastırımı yaparken Türkiye Petrolleri'nden bursluydum. Bizler şanslıydık, Türkiye Cumhuriyeti bize çok şey verdi, bizim de vermemiz gerektiğine inanıyorum. Biz iş seçtik, yani arasında bir şeyler seçtik. Burs aldım 1 sene için, daha sonra Türkiye Petrollerinde başladım. Oradan sıkıldım, montaj bitti, çimento sektörüne geçtim. çimento sektöründen finans sektörüne geçtim, oradan Structure Wood'a geçtim. Boru hatları, petrole falan geçtim. Kariyer planlama derseniz bir tek şey yapacaksınız kariyerinizde. Girdiğiniz yerde yukarıya çıkmak değil. Kariyeriniz Türkiye'de imalat sektöründe herhangi bir kuruluşta, en üste çıkacaksınız. Onun yöneticisi olacaksınız. Teşekkür ederim.
 
Deniz Tok: 4. sınıf öğrencisiyim. Mete Hocamın söylediğini biraz daha spesifikleştirmek istiyorum, özellikle sanayide deneyimi olan insanlar hep karşımızda. Bazıları devlette mesela petrol üzerine pek çok şey üzerine büyük kuruluşlarda çalışıp daha sonra benim birazcık burada sezinlediğim, hepsi daha sonra kendi küçük şirketlerini, kendi profesyonel kariyerlerini ilerletmişler. Peki mezun olduktan sonraki, mezun olduğunuz seneyi demiyorum, ilk 5 sene için mesela, ne önerirsiniz, iki tarafın artıları eksileriyle büyük Petkim gibi devlete ya da daha büyük organizasyonlara bağlı büyük bir şirkette mühendis olmak mı yoksa daha küçükten başlayıp ama kendimizin içinde daha fazla olabileceğimiz bir iş yapmak mı? İki tarafında artılarını eksilerini sizden duymak gerçekten güzel olurdu.
 
İnci Eroğlu: Ben akademisyen gözüyle cevap vermek istiyorum. Sizler hepiniz bir milyon öğrencinin içinden ilk %1–2 ye girip seçilmiş insanlarsınız. Bu Türkiye genelinde böyle ama dünya genelinde konduğunda da yine aynı yüzdedesiniz. Bu sizin çok kabiliyetli olduğunuzu, çok akıllı olduğunuzu, çok güzel işler yapabileceğinizi gösteriyor. Yeteneklerinizi gösteriyor. Bu demektir ki aslında dünyayı değiştirecek olan bir kitlenin içindesiniz. Ben şahsen size şunu öneririm. Başkalarının yapamayacağı ama sizin yapabileceğiniz yollara doğru gidin. Sizin yapabileceğiniz eğitiminizi daha da yükseğe taşımak, mastır, hatta doktoraya taşımak. Dolayısıyla kabiliyetlerinizi daha iyi teşhis etmek. Bunları teşhis ederseniz ne yaparsınız? Başkalarının ulaşamadığı tür ürünleri üretebilecek teknolojileri yaratabilirsiniz. Şimdi geçmişte hep bir teknoloji transferi, teknoloji taklidi, hatta reverse engineering dediğimiz tersine mühendislik türünde yaklaşımlar oldu. Artık 21. yyda, bunların modası geçti. Yani bunlar out, şimdiki tabirle. Artık Avrupa’dan gözlemlediğimiz nedir? Sizin gibi kabiliyetli öğrenciler kendilerini yetiştirdikleri zaman yepyeni bir ürünü de geliştirebiliyorlar. Artık buna yönelik Avrupa Topluluğu bu 6. çerçeve programında buna yönelik olarak destekler sağlıyor. Bu destekler esnasında başka ülkelerin araştırmacılarıyla beraber, kobilerle beraber bir takım işlere girmemiz mümkün geleceğe yönelik olarak. Ben onun için size bunu tavsiye ediyorum. Yani sizler bu kabiliyetlerinizi kullanarak kendinizi geliştirmeye devam edin, mastır hatta doktora yapın ve öyle alanlara girin ki başkaları bunları yapamasın, benim önerim bu.
 
Müjgan Ertürk: Ben de ilk mezun olduğum zaman eşim nedeniyle Erzurum’a gitmiştim, mastırımı yeni bitirmiştim. Orada iş bulamadım ve öğretmenliğe başladım. Orada eğitim enstitüsünde ve lisede bir sömestr hocalık yaptım. Yaptığım hocalık sırasında hiç Türkçe terimleri de bilmediğim için, daha önceden de notlarım olmadığı için sabahlara kadar Türkçeye çevirip ders hazırladım. O bir sömestrde 5 kilo verdim. Baktım ki hocalık bana göre değil. Ne iş yapmanız gerektiğine önce karar vermeniz gerekiyor yani sevdiğiniz iş ne? Ben proje yapmayı çok seviyordum ve proje mühendisi olmak için uğraştım. Ama o arada onu bulamadım, daha sonra Şeker fabrikasında işe girdim. Ben bayan olduğum için ODTÜ mezunu olarak 72 senesinde 3 tane ODTÜ’lü vardı bütün Şeker şirketinin bütün fabrikalarında, biri de bendim. O zaman kimya mühendisi ne anlamıyorlar, bir de bayanım diye kimyager diye laboratuara girdim. Orada yine lisan sorunları yaşadım. Hatta laborant bana kafa tuttu siz bir şey bilmiyorsunuz ben her şeyi biliyorum diye. Ben de bir gün onu kenara çekip dedim ki: “peki sen bu analizi yapıyorsun da 20 gr şu kimyasal, 30 gr şundan niye koyduğunu biliyor musun?” “Bilmiyorum” dedi. O zaman gel otur dedim ve anlattım ona tek tek nasıl yapılıyor neden yapılıyor. Sonra sustu ve beni dinlemeye başladı. O zamanlar beher diyemiyordum laboratuarda olduğum için hiç deneyimim de yok o kadar. Sonra kendime proje dairesinde işimi buldum, severek de 20 sene çalıştım. Size tavsiyem en çok sevdiğiniz işi yapın. Bunun için de şimdiden araştırmanız gerekiyor. Benim nerede çalışmak hoşuma gidiyor, mesela çamurların içinde, fabrikada yağın içinde, yani fiziksel bir aktivitede mi olmak istiyorsunuz? Yoksa masa başında mı olmak istiyorsunuz? Veya bir otomasyon mu sizin ilginizi çekiyor? Pazarlama yapmak mı hoşunuza gidiyor? Bunlara karar vermeniz gerekiyor ve en çok sevdiğiniz iş en başarılı olduğunuz iştir. En basit bir çivi paketlemeyi bile yapabilirsiniz, çivi deyip geçmeyin onun da pek çok işi var, yağlanması lazım, depo koşulları incelenmesi gerekiyor, her şeyi farklı yani. Kimya mühendisi her yerde çalışabilir bunu siz kendi mesleki yeteneklerinizle geliştirebilirsiniz. Önce sevdiğiniz işi öğrenmeniz gerekiyor. Buna 2. 3. sınıftan başlamanız gerekiyor ki alacağınız dersleri de ona göre alacaksınız.
 
Nilgün Açıkalın: Mezun olur olmaz ben iş bulup çalışmak istedim. Akademik kariyer yapmak ekonomik koşullarım nedeniyle çok uygun değildi. Aileme yük olmayayım, çalışayım istedim. Böyle düşünenleriniz de vardır. Ben bu boyutta bakacağım olaya. Mutlaka iyi bir kuruluşta, sevdiğiniz, zevk aldığınız bir yerde petrol sektörü olabilir veya proje olabilir öyle bir yerde işe girebilirsiniz ama severek yapıp yapmamanız çok önemli. Baktınız sevmiyorsunuz atak olup, kendinize güvenip biran önce gereken değişiklikleri yapmanız gerekiyor. Çok donanımlı mezun oluyorsunuz ama kendinize güvenin ve girdiğiniz yerde eğer beğenmiyorsanız biran önce harekete geçin. Stajlarınızı çok değerlendirin. Bu İngilizce Türkçe terminolojisi stajlarda çok büyük bir eğitim. Sanayiye girecekler için söylüyorum, ilk ben de mezun oldum TÜGSAŞ da Azot sanayiydi o zaman adı, tercüme verdiler İngilizce biliyoruz diye, çeviremiyoruz ki Türkçeye, hiç birini bilmiyoruz. Ben dedimdi bir gidip göreyim laboratuar cihazlarını gittim. İlk pril taneciğinin kırılganlığını ölçeceğiz. Alet ses çıkardı korktum kaçtım, herkes bana güldü, daha sonra hakikaten uğraşarak stajda dalga geçmenin acısını ben orada gördüm. Stajlar genelde angarya kabul edilir, önemli olan istemek ve çalışmak. Tabi iş bulmak çok zor ama beğenmediğiniz takdirde hareketinizi ve ataklığınızı kaybetmeyin diyorum.
 
Önder Özbelge: Aslında bu ODTÜ'den mühendislik fakültesinden çok iyi alışkanlıklar kazanarak mezun olacaksınız ve bunun farkına varmıyorsunuz. Sadece sizin farkına vardığınız bu eğitimin zorluğu. Çok zor çok zor.. Hakikaten kimya mühendisliği bu 10–13 bölüm lisans diploması veriyor, onların içinde ilk ikiye girer. Ama ne kadar zorsa bilin ki o kadar iyi alışkanlıklar kazanıyorsunuz. Biraz evvel Müjgan dedi ki ben öğretmenliği yapabilmek için sabahlara kadar oturdum çalıştım, 5 kilo verdim, hemen aklıma benim eşim geldi. Ben bir ara 1983- 84 arasında Suudi Arabistan'a gittim, kimya müh, orada sadece erkek çocukları okutuluyor, onun için Tülay orada üniversitede öğretimini yapamadı. Oturmadı, tembelliği de sevmiyor, İngilizce eğitim yapan bir lisede, kolejde öğretmenlik yaptı. Aynı Müjgan'ın yaptığını yaptı, Müjgan’dan daha azimliymiş herhalde o 3,5 sene yaptı:) bir ara sağlık dolayısıyla bırakmak zorunda kaldı, tekrar çağırdılar, başka bir arkadaşım var, Tülay’ın sınıf arkadaşıdır, eşi de benim arkadaşım, Ankara’ya gelmişti. Eşinin bir ödül alacağını söyledi, ben de biliyorum İstanbul’da İngilizce eğitim yapan bir lisede öğretmen, kimya öğretmeni. Ne ödülü alacak dedim, iyi bir kimya öğretmeni olduğu için dedi hazırlık kursu veren bir kuruluş varmış onlar kendisine ödül veriyorlar. Buradan da hep iyi alışkanlıklar kazanarak mezun olduğunuzun örnekleri bunlar. Biraz önce öğrenci arkadaş dedi ki büyük kuruluşa mı gireyim, küçük kuruluşa mı gireyim? Bence o önemli değil, maksat bir deneyim kazanmak. Deneyim kazandıktan sonra kendi işinizi kurabilirsiniz, bunun örneklerini Mete benden daha iyi bilir. İki tane arkadaşım var. Bunlar gerçekten çok başarılılar iş hayatında ikisi de daha önce belli süre belli yerlerde çalıştılar, bir tanesinin küçük bir yerdi, diğerinin büyük bir yerdi. Önemli olan deneyim kazanmak.
 
Tülay Özbelge: Arabistan'a gittiğim zaman, iş bulamadığım zaman moralim çok bozuldu, evde oturup bilgisayarla bir şeyler yapayım, mesleğimle ilgili araştırmalar yapayım, teorik birtakım çalışmalar yapayım diye düşündüm. Fakat o zaman da çok kopacaktım sosyal hayattan, o da iyi olmayacaktı, bunalım içine girebilir insan. İş aradım, bir tasarım şirketinde bir beyazlar giymiş Suudili Almanya'da doktorasını yapmış. Benim cv'yi görünce çok yazık dedi, böyle cv'si olan bir kişinin evde oturması, sizi almak isteriz, burada çalışmanızı isteriz, kaç para istersiniz dedi, ben ümitlendim. Ama dedi bütün elemanlar erkek onlara sormam lazım sıkılabilirler sizin burada varlığınızdan. Peki dedim, 15 gün ses çıkmadı. O sürede ben de düşündüm kendi kendime iyi ki aramıyorlar dedim, çünkü ben de sıkılırım o kadar insanın içinde, her hareketim gözaltında olacak, gerçekten sıkıcı bir durum. O sırada bu kolej işi ortaya çıktı. Önce ben napayım o küçük çocuklarla, üniversite öğrencileri gibi değil, yaramazlar da, ben bu çocuklarla nasıl baş edeceğim falan derken ilk gün gittim çok sevdim. İrlandalı, İngiliz, Sudanlı, her milletten, değişik bir grup öğretmenler odasında. Türk olarak bir ben vardım. Öğrencilerim de öyle bütün Arap ülkelerinin çocukları, ailelerinin meslekleri itibariyle yurtdışında doğmuşlar, hepsinin İngilizcesi su gibi. Kimya doluydu, Amerikalı bir hanımdı kimya hocası. Ben cebir geometri verdim. Şimdi diyeceksiniz şu bize lazım mı? Çamlıca Kız Lisesinde çok iyi bir geometri hocamız vardı. Ben de çok severdim. Defterlerim de çok muntazamdı. Kütüphanemin bir köşesinde. Anneme telefon ettim, annecim lütfen şu defterleri gönder ben cebir geometri hocası oldum. Kim derdi ki ben 4 seneye yakın cebir geometri hocası olacağım. Onun için hayatta ne yaparsanız yapın muhakkak insanın karşısına bir şekilde çıkıyor ve severek yapın.
 
Funda Altun: Size sevdiğiniz işi yapın, hangi işi sevecekseniz o işi yapın diyoruz ama hayatı hiç tanımadan, işin niteliğini hiç bilmeden hangi işi seveceğinizi şuanda biliyor olmanız mümkün değil. Ben burada görüyorum, ben de uzun süre yatırım projeciliği yaptım, process müh, fizibilite etütleri, tesis kurma, işletmeye alma vs. görüyorum yaptıkları işten, mesleklerini uygulamış olmaktan en çok hoşnut olan arkadaşlarımız bu konularda çalışmış olan arkadaşlarımız. Açıkçası ben de bu şansı yakalamış olmaktan çok mutluyum. Önemli olan belki de, bu bölümü de isteyerek, bilerek seçtiğinize göre, burada edindiğiniz donanımı maksimum düzeyde kullanabileceğiniz, gerçekten Kimya mühendisliği yapabileceğiniz bir işte çalışmak. Ama bunu şuanda bilmek ve bu işe girme tavrını göstermek belki mümkün değil ama hayat sizi o kadar da korkutmasın diyorum. İşe başladığınızda o iş de zaten karşılaştığınız durumlarda zaten en doğru ve en kolay yaklaşanın siz olduğunuzu bir süre sonra fark edeceksiniz. Diğer çalışma arkadaşlarınızdan, başka bir üniversitede kimya mühendisliği eğitimi almış arkadaşlarınızdan, 1–0 önde problemlere yaklaştığınızı göreceksiniz. Ve hayatın içinde hangi işi daha çok seveceğinizi kısa bir süre sonra keşfedeceksiniz. Aldığınız donanım buna yeterli. Korkarak yaklaşmayın diye önereceğim ben. Mutlaka bir kaç yıl içinde en çok seveceğiniz, en mutlu olacağınız işi bulacağınıza inanıyorum.
 
Reha Aktaş: Öncelikle İnci Hanımın getirdiği boyutu çok önemsiyorum. Umarım, tabi bu sadece size de bağlı değil, ülke politikaları, arkadaşların mümkün olduğunca fazlasının doktora yapmasına olanak sağlasın. Teknoloji satın alan değil üreten bir ülke olalım. Ama bunu hepiniz yapamayacaksınız bu da çok açık. Somut iki şey söyleyeceğim. Kariyerimizi nasıl planlayacağız dediniz. Bence birincisi bilinçli olmak. Kendimden örnek vereyim. Klasik kimya mühendisliği alanlarında çalışmayı hep düşünmüştüm. Rafineri, çimento.. Ama sonra öğrendim ki uçak Sanayi, şuanda uçak sanayisinde çalışıyorum. Uçak sanayisinde kimya mühendislerin çok büyük bir rolü var. Üretimde, uçak parçası yapan alanda bir rolü var. Türkiye Elektrik Kurumu, şimdi TEDAŞ, TEAŞ diye ayrıldı ama oradaki mühendislerin %30 u kimya mühendisidir. Yakıt enerjisini alıp suya transfer ediyorsunuz, buhar üretiyorsunuz. Klasik rafineri, petrokimya falan demeden, kimya mühendisleri nerelerde çalışır bu konuda bilinçli olmanız çok önemli. Biz mezun olarak bu konuda yapabileceğimiz bir şey varsa bilinçlendirme adına, onu seve seve yaparız. Kendi adıma söylüyorum en azından. İkinci somut önerim şu, bize hem genç arkadaşlar geliyor işe başlıyor hem stajyerler gelip işe başlıyor, onlarla sohbetimizde bütün genç arkadaşların kafasında şirkete gireyim, müdür olayım, direktör, yönetici olayım fikri var. Bunu lütfen yapmayın. Çünkü hiyerarşide yükseldikçe teknik nosyonunuzu ister istemez kaybediyorsunuz. Taze bilgilerle hangi kuruluşa giderseniz gidin hangi işte çalışırsanız çalışın öncelikle o teknik bilgilerinizi uygulayacağınız, mühendislik yapacağınız, teknik eleman olarak çalışacağınız bir kariyeri planlayın, gerisi zaten gelir. Teşekkür ediyorum.
 
Nermin Fenmen: Ben de hiç Kimya mühendisliği yapmamış, ama Kimya mühendisliği 1. tercihi olan, tekrar yazsam Kimya müh yazacak olan biri olarak sizinle biraz sohbet edeyim istedim. Konuşmalar başlamadan, bölümümüzün hazırladığı öz değerlendirme anketini doldururken Kimya müh'le uzaktan yakından bir şey yapmamış olmakla birlikte bütün sorulara “very much” diye cevap vermek gerçekten Kimya müh bölümünde almış olduğum formasyonun iş hayatında ne kadar bana çok şey kazandırdığını bir kez daha bana hatırlattı. Onun için ben de belki mezun olduğum günden itibaren kariyer yaşamımı sizinle paylaşmaya itti. Ben mezun olduktan sonra mastır yaparken bir yandan evlenmiştim. İş olanağı olması açısından, o zamanlar bizim bölümde asistanlıktan daha yüksek ücret vermesi nedeniyle ODTÜ Hazırlık okulunda İngilizce hocalığına başladım. Bu arada hocalık kavramı, gerçekten orası çok iyi bir eğitim yuvası oldu. Mastırımı tamamladıktan sonra İngilizce hocası olmak artık beni tatmin etmemeye başladı. Nilgün Hanıma katılıyorum, orada almış olduğum hocalığı çok sevmeme rağmen İngilizce hocalığından biraz sıkılmış olmakla oradan TÜBİTAK'a geçtim. Masa başı işi, proje koordinasyonu, bütçeleme, Mete Beyin dediği gibi. 4 yıl kadar orada çalıştıktan sonra Kimya mühendisliği odası Genel Sekreterlik makamı boşalıyordu, arkadaşımız ayrılıyordu, çok büyük bir challenge olarak gördüm orayı. Kimya müh için neler yapılabilir bu görevde. Oraya geçtim. Gerçekten, çok kısıtlı bir bütçeyi yönetmek gibi bir görev, artı Kimya müh için değişik açılımlar bulmak, sağlamak vs. yalnız orası siyasi bir ortam. Siyasi bir ortamda bir süre sonra yıpratıcı olabiliyor. Oradan da 4 yıl sonra ayrıldım. Ben hep 4 yılda bir görev değiştirmiş bir arkadaşınızım. Yeniden dedim hocalık yapsam fakat akademik kariyerim olmadığı için, mastır yapmışım sonrası gelmemiş, Kimya mühendisliği bölümünde de olmaz, neresi olabilir? O sırada ilginç bir tesadüf, TÜBİTAK'tayken bir yönetim değişikliği olmuştu, orası yarı açık ceza evi haline gelmişti. Sabah imza atıyoruz, akşam imza atarak çıkıyoruz ve hiç bir iş falan verilmiyor bize, Nurhan’la da oradan tanışıyoruz. Dedik ki ne yapsak çok da sıkılıyoruz, ODTÜ'de özel öğrenci olarak ders alsak. Gittik Bilgisayar Mühendisliği bölümünden ders aldık, o vesileyle Bilgisayar mühendisliğiteki hocalar bizi tanımış oldu. Orada part time hocalık teklif ettiler. Oradan Bilkent’te ful time hocalığa kadar gitti. Şunu söylemek istiyorum. Öyle bir formasyon veriyor ki kimya mühendisliği Size, bakın 2 yıl önce ben introduction to programming'i ODTÜ'de de görmüşüm, benzer bir şekilde veriyorum. Hoca açığı var senin de ders yükün de az şu files system'ı sen verir misin dediler. Hiç bir fikrim yok files systems nedir dedim, dosyan ... yazılıyor, ram de ne yapıyor. Bir şey de diyemiyorsun, oranın hocasısın ful time. Sonradan öğrenciler bana diyorlar ki hocam siz ne kadar pratiğe dayalı anlatıyorsunuz, bizim öbür hoca varsa yoksa teori anlatıyor diyorlar. Kimya mühendisliği eğitimi size o kadar geniş bir formasyon veriyor ki pratik hayatla bunu her türlü bağdaştırabiliyorsunuz. Bir şey daha, özellikle Kimya Mühendisliği Odası Genel Sekreteriyken başıma çok kez geliyordu. Mütevazı olun ne olur. İş başvurusu için var mı iş diye geliyordu arkadaşlar, biz onlara buluyorduk, Ostim'de bilmem ne. Ben Ostim'e gitmem, oranın yolları çamur. Böyle olmaması lazım hayatta. Önünüze çıkan fırsatları her zaman değerlendirin. Mütevazı olun girdiğiniz iş ne olursa olsun oradan bir şeyler kazanmaya çalışın diyorum. Teşekkür ederim.
 
İnci Eroğlu: Ben iki şey daha söyleyeceğim. Bir tanesi şu; iki sene önce ben 30. yılımı kutladım mezuniyetimin. Üniversitemiz 30. yılını dolduranlara madalya veriyor. O tören vesilesiyle arkadaşlarla bir araya geldik ve bir sınıf resmi hazırladık ( bizim o zaman yıllığımız yoktu) daha sonra ben o sınıf resmini tekrar inceledim ve bildiğim kadarıyla herkes neler yaptı, 30 yıl süresince ne noktalara ulaştı kendimce bir hesapladım. Tabi sanayiye giden arkadaşların durumunu çok bilmiyorum ama akademik kariyer yapmayı seçen arkadaşların çoğunu tanıyorum. Biz 60 kişi mezun olduk 71'li olarak, bu 60 kişinin 20 tanesi Doktora yapmış. 3'te 1 oranında. Diğer sınıfları bilmiyorum ama bu bana çok çarpıcı geldi ve bu 20 kişiden 10'u akademik kariyeri seçmişti, diğer 10’u sanayide veya araştırma kuruluşlarındaydı ve dünyanın birçok ülkesine de dağılmış. Ben bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim. Buna benzer birtakım belki istatistikî değerlendirmeler daha sonra da yapılabilir. Dolayısıyla akademik kariyer düşünmeniz gereken bir husus, evet ben bunu söylemek istedim. Diğerini de şu anda unuttum, tekrar aklıma gelince söylerim.
 
Mustafa Özkır: 3.sınıf öğrencisiyim. Ben mastır’la ilgili bir soru sormak istiyorum. Öncelikle okulu bitirdikten sonra ben iş hayatına geçmek ve orada başarılı olmak istiyorum. Bunun için de kendi çapımda bir altyapı hazırlamaya çalışıyorum. İngilizcenin yanında bir yabancı dil artı KOSGEB’in verdiği kursa gidiyorum, girişimcilik kursuna ama bu bana yeterli gelmiyor. Mastır’da işletme mastır’ı yapmak, bölümde mastır yapmaktan daha iyi olur mu sizce? Ben bunu sormak istiyorum. Teşekkürler.
 
Nurhan Koral: Evet, arkadaşımın sorusuna belki akıllarındadır dile gelmemiştir diye hemen bağlı olarak bir ekleme yapayım. Mastır’ın yurt dışı ya da burada olması da önemli midir? Bir farkı var mıdır?
 
İsmail Ulubayram: Önce direkt soruya cevap vereyim. Evet biraz Kimya Mühendisliği olarak herhalde birbirimizi biraz fazla doldurduk ama iş hayatına atıldıktan sonra biraz işin boyutunu değiştirmekte fayda var. Bunun da gerekli olduğunu düşünüyorum. İşletme ve iş idaresi kısa bir program olur. Kimya Mühendisliği olarak iş hayatında belli bir deneyime ulaştıktan sonra işle beraber ya da şartlarınız imkânlarınız el veriyorsa bir aralık bir ara bırakarak işe böyle bir eğitim almakta fayda var. Burada birçok eski mezunlar genelde bir petrokimya deneyimi var. 87 yılında Türkiye’de bir ilk olarak farklı bir sektör, havacılık sektörüne geçtik. Ne yapacağımızı bilemeden geçtik. 16–17 senedir ben TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayisinde Üretim içerisinde görev yapıyorum. 94 yılında yani mezuniyetimizden 10 yıl sonra böyle bir ihtiyacı duyduk, fabrikada yani. Türk-Amerikan ortaklığı bir işletmede imalat yapıyorsunuz, bir takım konseptler ve belli bir kariyer gelişiminden sonra ihtiyaç duyduğunuz farklı bir alan hissediyorsunuz çünkü mühendis olarak bir kere siyah beyaz bir eğitim alıyorsunuz. Kimya Mühendisliği olarak demiyorum. Mühendislik genel olarak siyah beyaz bir eğitim. Direkt sebep sonuç ilişkisini kurup arada bir gri bölge bırakmıyorsunuz. O zaman gri bölge bırakmanın da gereğine inanarak bu ihtiyacı duyarak 94 yılında bir işletme ve şirkette çalışan 10–15 arkadaş işletme ve iş idaresi programına katılmayı planladık ama Ankara’da öyle bir program yoktu genelde İstanbul’daki üniversiteler bu tip programları uyguluyordu. Ve ODTÜ İdari Bilimler Fak. ile temasa geçerek ODTÜ’nün tarihinde ilk defa 1994 yılında Executive MBA programını başlatan gruptan biriyim. Ve bir yıl, üç sömestr hiç ara vermeden Executive MBA programı aldık. Ve meslek hayatımızda da gri bölgeleri yarattık diye düşünüyorum. Ve farklı bir bakış açısıyla, bu arada Mohan Soysal’dan ders almak da keyifli, onun deneyimlerinden faydalanmak ama hakikaten işletme iş idaresi bir mühendis olarak ve kendine yönetici olarak bir kariyer planlayan ya da serbest çalışın, ne yaparsanız yapın fırsatınız varsa vaktiniz varsa yurt içinde olabilir yurt dışında olabilir. Bizim tabi şirket içinde yurt dışında böyle bir imkânımız yoktu. Hatta hatta Ankara dışında da böyle bir imkânımız yoktu. Yoğun iş temposu içerisinde ama ODTÜ bize bu imkânı sağladı. Ve ODTÜ’de Exe. MBA programını tamamladık. Şu anda da sanıyorum devam ediyor ODTÜ’de İdari Bilimler Fakültesinde bu program.
 
Mete Göknel: Ben arkadaşıma katılıyorum yalnız şunu söyleyeyim. Bunu Extension Course’la şunla bunla bir halledin. Ben yönetici olduğumda eğer birisini işe alıyorsam kendi mesleğinde mastır yapmış olanı devamlı tercih ederim. Ben kendimden biliyorum. Mastır bambaşka bir kavram veriyor size, bakış açısı veriyor. Diplomayı alıyorsunuz. Mastır yaptığınız zaman aldığınız o dersleri siz sadece diplomanıza bir Yüksek koymakla kalmıyorsunuz, size bambaşka bir araştırmacı, bir analiz yapma konseptini kavramını veriyor, arkadaşlar. Mastır’ınızı bana sorarsanız kendi mesleğinizde yapın. Eğer yanlış hatırlamıyorsam hala Economy ve Management veriliyor bizde değil mi Sevgili Önder? Ve bildiğim kadarıyla Mühendislik bilimlerinde sadece bizde var bu. Macro Micro Economy Management dersinin çok faydasını gördüm ben. Bakın kullandık kullanmadık derken önce azıcık daha deşersek bütün derslerin önemi çıkacak. Onlara da bakın. Onlara sadece bir elective diye bakmayın, yani non-technical elective diye bakmayın. Onlar çok önemli. Sonra benim şu şansım oldu ona da bir bakın. Biraz önce bir arkadaşım şeyden bahsetti. Stajın önemi var. Bir de çalışırken çalıştığınız yerlerde bir şeyler almaya bakın, sadece kendi mesleğinizde değil. Ben Çukurova Çimento’ya montaj şefi olarak gittim. Daha sonra üç ünitesinin İşletme Şefi olarak kaldım. O sene program döneminde demek ki Aralık falandı, yıllık program bütçe yapılıyor. Onu öğrenmek ihtiyacını duydum. Genel Müdür Yardımcısı Ziya Bey’e gittim. ’’Şu programı yaparken ben de yanında olabilir miyim’’, ’’Ne yapacaksın, gece çalışıyorsun zaten sen çok yoğunsun. ’’Öğrenmek istiyorum nasıl bir program yapılıyor bütçe nasıl yapılıyor diye”. Ama bunu da söyleyeyim açıkça, kendiliğimden gitmedim Genel Müdürüm ikaz etti. Mete dedi, sen dedi meraklısın Ziya Beye git de şunları şunları da öğren. Ben de size söylüyorum..Öğrenmekten sormaktan çekinmeyin. Onu yapın. Daha sonra benim bir şansım vardı belki öyle oldu..Türkiye Kalkınma Bankası çok iyi bir okuldu. İş İdaresi Yöneticilik vs. Bunu vermekte ama ben bu arada iki tane extension’a gittim. Şunu söyleyeceğim önce kendi mesleğinizde geleceğiniz yere gelin. Bizim zamanımızda lisan bilen mezun bir ODTÜ’lü olmak çok büyük bir şeydi, bir de üstüne mastır yaptığınız zaman parmakla aranıyordunuz. Ama şimdi sizlerin zor durumunuz şöyle kabul edelim. Hakikaten çok iyi mühendissiniz. Yani ODTÜ’lü olaraktan söylemiyorum. Boğaziçili falan dışarıdan gelen de Amerika’dan MIT’den de gelse program zaten MIT’den farklı değil. Rahmetli Tarık Hoca hep böyle söylerdi bize 3.sınıflara imtihan yapardı, termodan. Sonra zor hocam derdik. Bu 4.sınıf sorusu MIT’de derdi. Siz çok iyi yetişiyorsunuz ama ortalıkta mühendis de çok, haklısınız. Sizin farkınız fark edilene kadar zaman geçiyor. Dolayısıyla mastır yapmış olun. Bir “Yüksek” unvanı koyun öbürlerini extensionla iş hayatınızda merakla elde edersiniz. Bana sorarsanız Kimya Mühendisliğinde mastırınızı yapın. Kimya Mühendisi oldunuz. Geçen sene iki tane öğrenci vardı danışmanlığını yaptığım. Bir tanesi ısrarla ben Çevre’de mastır yapacağım dedi... Dedim çevre mastırı yapma. Çevreyle ilgili alacaklarını alırsın. Çevrede mastır yapacağınız şeyler belli yani size teorik verecek ama Kimya Mühendisliğinde Yüksek Kimya Mühendisi unvanı alın öbürlerini üstüne koyarsınız. Bu bölüm size onu veriyor. Türkiye’deki şeylerin bir tek ODTÜ’de dahil, bir tek siz Economy ve Managment alıyorsunuz. Sizler farklısınız. Teşekkür ederim.
 
Nurhan Koral: Ben teşekkür ederim. Hemen ne güzel eller kalktı. Burada söz verdiğim bir arkadaşım var. Ben sadece Mete Göknel konuşmasında söz ettiği için araya bir reklam almak istedim. Mezun arkadaşlarım, hepinizin önüne öğrenci danışmanlığı bilgi formu diye bir şey dolaştırdım. Deneyimlerinizi öğrenci arkadaşlarımıza teke tek anlatmak üzere de imkân var. Lütfen gönüllü olun ve lütfen çevrenize bu programı duyurun ki daha çok arkadaşımız gönüllü olsun. Öğrenci arkadaşlarımız çok fazla, biz onları yanıtsız bırakınca üzülüyoruz.
 
Umut Atakan Gürkan: 3.sınıf öğrencisiyim. Aslında sormak istediğim soruya Mete Bey bir bakıma cevap verdi. Ben şunu soracaktım; mezun olduktan sonra mastır ve doktora hangi bağlamda ne kadar gerekli. Mastır artı doktora 2 artı 4 yıl harcamamıza sebep olacak. Bu 6 yılı acaba üretimde sanayide geçirsek neyimiz eksik kalır, olmaz mı veya ne eksik olur bunu sormak istiyorum. Öğrenci olmaktan sıkılıyorsunuz da bir süre sonra o açıdan.
 
Çiğdem Uğurlu: 1.sınıftayım. Hepimiz biliyoruz ki temel bir dal kimya mühendisliği. Mutlaka bir şeye yöneliyorsunuz bundan sonra. Bu durumda üniversitede Ç.A.D. ve Yandal ne kadar gerekli olabilir?
 
Ali Erdem Bula: 4.sınıf öğrencisiyim. Arkadaşım belirtti mastır doktora nereden baksanız 6 sene sürüyor. Ben bazı iş ilanlarında görüyorum özellikle özellikle doğrudan piyasaya atılmış mezunlarımız için bu soruyu yöneltmek istiyorum. Mastırın yanı sıra iş deneyimi de istiyorlar, iyi bir konumda girmek için. Mastır’ı karşı alternatifi bence sanki o sürede o deneyimi kazanmak da olabilir mi? Bununla ilgili görüşlerinizi almak istiyorum.
 
Sezin İslamoğlu: Ben yeni mezun biri olarak konuşmak istiyorum. Ben Kimya Mühendisliğide araştırma görevlisiyim. Önder Özbelge ve Levent Yılmaz tez danışmanımdı. Mastırımı geçen sene bitirdim. Ve ben kesinlikle arkadaşlarıma mastır yapmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü öğrenciyken ne kadar da bilinçli olsa insan ki ben çok isteyerek girdim Kimya Mühendisliğine, temeli anlaşılamıyor. Mastırda kesinlikle çok daha yeni ufuklar açılıyor insanların önüne. Ve mastır yapmadan hiçbir şirketin ARGE bölümünde çalışılabileceğine inanmıyorum zaten..Sanıyorum ki..Ve bildiğim kadarıyla genelde Almanya’da oluyor bu büyük firmaların P&G bir örnek. Öyle firmaların araştırma geliştirme bölümleri yurt dışında ve bu ARGE bölümlerinde çalışmak için mastır şart. Özellikle Kimya Mühendisliği Mastırının gerekli olduğunu düşünüyorum ben ve diğer bölümlerde mesela çevre ve gıdada mastır yapmaktansa Kimya mühendisliği tavsiye ediyorum. Çünkü benim kendi mastır konum biraz çevreyle ilgiliydi. Bu atık sulardaki ağır metallerin ayrıştırılmasıyla ilgiliydi. Mesela bizim bölümümüzde bu konuda çalışmalar var. Biyoteknoloji konusunda gıda konusunda da mastır çalışmaları yapılıyor. Ben kesinlikle mastır yapmalarını tavsiye ediyorum.
 
Belma Yergül: Ben de mastırı Çevre Mühendisliğite yapmış bir kişi olarak söze başlamak istiyorum. Ama benim zamanımda, 1974 senesinde çevre çok yeni bir kavramdı bir, ikincisi çevrenin lisans öğrenimi yoktu henüz Türkiye’de hiç kurulmamıştı. Fakat ben böyle bir şey yapmaktan şu anda çok pişmanım. Sebebi nedir derseniz, Çevre Mühendisliğini Kimya Mühendisliğinin bir çocuğu gibi görüyorum. O kadar basit geliyor bana. Çünkü iyi bir Kimya Mühendisliği Eğitimi aldım. Ve keşke lisansüstü çalışmamı da Kimya Mühendisliğinde yapsaydım. Çok daha ilerde olacaktı şimdiki pozisyonum, buna inanıyorum. Çok büyük bir hata yapmışım orada ama tabi o zaman onun da bir takım avantajları vardı. Ne derseniz ikinci bir mesleğim oldu iş hayatında. Ben 25–30 senedir Çevre Mühendisi olarak çalışıyorum ama temelim Kimya Mühendisliği olduğu için çok başarılı bir Çevre Mühendisi olarak çalışıyorum, bunun avantajı bu bana. Zaten şimdi proje danışmanlığımı da çevre mühendisliği üzerine yapıyorum. Benim tavsiyem eğer fırsatınız varsa ilk başta Kimya Mühendisliğide mastırınızı yapın. Vaktiniz varsa şöyle söyleyeyim, ben bunu çocuklarıma da söyledim dinletemedim. Mezun olduğunuz zaman hemen iş sizi bekliyor mu yani çok güzel bir fırsat varsa teklif varsa girin çalışın baktınız oradan memnun olmuyorsunuz bir şeyler ters gidiyor, tekrar mastıra, mastırın yaşı yok. Ama mastıra başlamak için iyi bir kümülatif olması lazım benim bildiğim kadarıyla. Önce çalışırken kümülatifi yüksek tutmaya çalışın, ilk şey bu. Sonra geriye dönüş hiç bir zaman yok insan hayatında, o bir kenarda dursun, iyi iş bulamadınız boş gezeceğinize mastıra başlayın. Bazı işler buluyorsunuz mastıra imkân veriyorlar, yani izin veriyorlar. Ben zaten öyle yaptım mastırımı DSİ’de. Çok büyük bir yardımı oldu bana. Yani hem evliydim, hem çalıştım, hem mastırımı bitirdim. 2 çocuk sahibiydim 78’de mastırım bittiğinde. Yani zamanı boşa geçirmek diye bir şey yok gençlerde. Her zaman çalışmanızı tavsiye ediyorum. İlk tavsiyem bu, ikincisi hayatta her zaman geriye dönüş de olabilir. Çalıştınız özelde şurada burada tekrar mastıra başlayabilirsiniz. Mastırımı yaptım doktoraya da başlamadığıma çok üzülüyorum. Şimdi düşünüyorum yani doktora yapmayı. Doktora yapmanın da yaşı yok. Bundan başka ikinci bir tavsiyem de okurken birtakım AA da alsanız o dersten ders notlarınızı atmayın. Hatta ders notuyla yetinmeyin ders kitabını alın. Yani bütçe yetmiyor bizim zamanımızda kitaplar çok pahalıydı. Hep dolar üzerindendi. Şimdi fotokopi imkânları var, teksirler var, bir de size söyleyeceğim almadığınız seçmeli dersler veya işte alamadığınız derslerin de mutlaka ders notlarını veya kitaplarını almaya çalışın. Hala eski notlarıma ders kitaplarıma dönüyorum. Çünkü hayatta her zaman o şeyler lazım. Kendi ders notlarınızdan kitaplarınızdan çalışırsanız daha kolay öğreniyorsunuz değişik şeylere gitmeyin. Ama dersler değişiyor mesela enstrümasyon dersi çok değişiyor. Yeni şeyleri de okuyun periyodikleri de takip edin. Bu takım tavsiyelerim olacak. İnternet bilgisayar bağlantınızı hiç bırakmayın. Kütüphane bağlantınızı da hiç bırakmayın. Teşekkür ediyorum.
 
Çiğdem Bozo: 2000 mezunuyum. Yine 2000’de iş hayatına başladım. Ben mastır yapmadım. Herkes mastırı öneriyor. Ben de mastır yapmamış biri olarak bir konuşayım dedim. Şimdi belki bazılarınızın maddi imkânı olmayabilir mastır yapmak için. Belki de çok hevesli olabilirsiniz işe başlamak için. İşe başlarsanız bile mastır yapmadan, benim çok kısa bir tecrübem var, 2.5 yıl olmadı işe başlayalı ama şunu tavsiye ediyorum. Yerinizde saymayın. Ben toz boya üretimi yapan bir fabrikada çalışıyorum. Son ürün kontrolü için işe alındım ama şu anda tasarım mühendisliği de yapıyorum. Bunun sebebi de ben toz boyayla ilgili çok fazla kitap okudum ve hala da okuyorum. Mutlaka kendinizi geliştirmeye çalışın. Bilmiyorum sizin gireceğiniz işte o imkânlar olur mu ama risk almaya bakın. Yeni şeyler kullanmaya çalışın. Mesela ben firmamızda kullanılmayan reçine sistemlerini denedim. Bazı hammaddeleri denedim ve başarılı oldum. Ama bunu yaparken de bilgi almaya çalışın mutlaka. Bilgi alacak insanları iyi seçin. Eğer ki bilginin kaynağı sizin altınızda çalışan bir insansa da ona soru sormaktan çekinmeyin. Ben bunu tavsiye ediyorum.
 
Levent Platin: Öncelikle hepinize iyi günler. 3.sınıf öğrencisiyim. Ben orta ve uzun vadede daha iyi düşünen bir insan olarak şunu sormak isterim size. Böyle 30-35 senelik bir jenerasyonu bir arada bulmuşken, mesela makinecilere baktığımız zaman adamların bir Arçelik’i var. Çok güzel de ArGe yapıyorlar. Belki zamanlarının çok büyük bir kısmını montaj yaparak geçiriyorlar. İşte Türkiye’ye geliyor parçaların montajı yapılıp sonra ihraç diye satılıyor. Ama kimyacılar olarak bizim Türkiye ölçeğinde veya Dünya ölçeğinde büyük bir şirketimiz olamadı. Bunun mutlaka engelleri vardır. Ama arka planda baktığımız zaman bunu alıkoyan şeyler nelerdir? Bunu öğrenmek istiyorum.
 
Önder Özbelge: Mesela bizim cam sanayi dünyada kapasite açısından 3. Ondan sonra Kimya Mühendisliğinin türevlerinden bir tanesi mikrobiyoloji ile ilgili şimdi ismi aklıma gelmiyor, maya yapan bir fabrika var o da dünyada ilk üçe giren bir şirket. Yani şimdi aklıma gelenler bunlar mesela SaSa var. KortSa mesela dünyanın en büyük lastik...Bir tanesi Bridgestonla ortak ve dünyaya ihracat yapıyor. Yani kimya sanayinde bir sürü var belki fazla TV’de reklam yapmıyorlar. Çok reklam yapıyor Arçelik bu sıralar o senin aklına yer etmiş gibi geliyor bana. Şimdi başka bir şey daha söyleyeceğim. Arkadaşın bir tanesi Türkiye’de mi mastır yapayım yurt dışında mı mastır yapayım dedi. O pek cevapsız kaldı. Fazla söz almak istemiyorum ama cevapsız da kalsın istemiyorum. Şimdi bakın Amerika’da araştırma üniversitesi hüviyetinde olam üniversitelerin sayısı 135 civarında. Amerika’da toplam yüksek eğitim veren müessese sayısı 3000. Bu 3000’den 135 tanesi araştırma üniversitesi hüviyetine sahip iyi üniversite yani. Şimdi biraz evvel dediler, mezun arkadaşlar. Orta Doğu’dan mezun olan zaman içerisinde yüksek bir yere geliyor. O cins üniversiteler 135 tane. Eee şimdi mastır yapmaya gidiyorsanız Amerika’ya o kadar paralar sarf edeceksiniz falan, istersiniz ki o üniversitelerden birisine gidesiniz. Ama o üniversitelere baktığınız zaman onların yüksek lisanstan anladığı doktora yapmak. Mastıra onlar çok fazla ehemmiyet vermezler ama Türkiye’de mastır yapacak olsanız yine ODTÜ seviyesinde bir üniversitede mastır yapacak olsanız hem daha ucuz hem de doktora programları çok fazla gelişmediği için mastır programına çok daha fala önem gösteriliyor. O nedenle hem daha düşük ücret ödeyeceksiniz hem daha iyi bir eğitim hizmeti alacaksınız. Sadece belki bir yurt dışı deneyimi kazanmak istiyorsanız ona bir diyeceğim yok. İlla da yurt dışında ben eğitim yapmak istiyorum diyorsanız onun için gidebilirsiniz ama mastır yapmayan öğrencilerime Türkiye’de mastır yapmayı tavsiye ediyorum. Teşekkür ediyorum.
 
Reha Aktaş: Kusura bakmayın diğer arkadaşların da zamanını fazla almak istemiyorum ama mastır konusunda benim de söyleyeceğim bir şey var. Eee şimdi lisans düzeyinde bizim bölümde alınan eğitim demin bir arkadaş söyledi hakikatten en azından bilgiye nasıl ulaşabileceğinizi öğretiyor size, hiç bir şey öğretmiyorsa bile bırakın termoyu uniti, ekonomiyi falan en azından bir bilgiye ihtiyacınız olduğu zaman nasıl ulaşacağınızı öğretiyor ki bu çok önemli bence. Şimdi mastır düzeyinde bence, ben sanayide çalışan bir mühendis olarak konuşuyorum. Mastır düzeyinde çok spesifik bilgileri ediniyorsunuz. Belli bir konuda araştırma yapıyorsunuz, şimdi soru şöyle: eğer sanayide çalışıp demin de dedim, teknolojiyi uygulayacağınız bir birimde çalışacaksanız bence mastır o kadar da şart değil. Yani iş deneyimi iş tecrübesi daha önemli gibi geliyor bana. Yani sanayide çalışırken de şimdi çok özele inip anlatmak istemiyorum ama biz mesela Skorskinin S–76 diye bir helikopteri var bunun bir horizontal stabilizer deneni yatay stabilizite, kompozit malzemeden yapılan bir parça. Bu parça tasarlanmış Amerika’da. Geldiler bize yapın dediler ama masa başında tasarlanan bir şeyi pratikte yapmaya kalkınca birebir yapamıyorsunuz. İki sene biz TAI’deki mühendis arkadaşlar hep beraber o parçayı yapılabilir hale getirdik. Yani onun mühendisliğini değiştirdik. Şimdi bakarsanız bu da aslında bir mastır tezi. Yani benim diyeceğim bir defa akademik kariyer yapacaksanız kaçınılmaz zaten, mastır yapacaksınız. Onun dışında demin bahsedildi, Türkiye’de de birtakım sanayi kuruluşları var, Araştırma geliştirme faaliyetlerini etkin bir şekilde sürdüren teknolojiyi üreten satan Şişe Cam sanayi yanılmıyorsam Rusya’ya teknoloji satıyor. Öyle bir fabrikada tabi araştırma geliştirme bölümünde de çalışmayı hedef diye koyduysanız o zaman mastır yapmak elbette ki yararlı.
 
Nermin Fenmen: Mastıra şöyle bakmak istiyorum. Spesifik olarak bilgi edinmek ya da belli bir yöne kanalize etmenin de ötesinde bir projeyi başından alıp henüz bir kelimeyken onu araştırmak geliştirmek her yönüyle bir yere getirmek yönünde müthiş bir deneyim kazandırıyor. Şimdi 4. sınıfta dizayn dersi nasıl veriliyor bilmiyorum. Bizim zamanımızda biz çok şanslıydık. Bir ara değişmişti onun içeriği ben üzülmüştüm duyunca. Dizayn dersini de biz benzer biçimde gördük. Bizim iki dönemlik dersin 1. haftasında bir kelime vardı elimizde, bizimkisi methanoldü. Methonol diye başladık. İkinci dönemin en sonunda cost analizi, fabrikanın lay outu çıkmış bir vaziyette bir methanol tesisi vardı. Yani onun bir adım ötesine gidiyorsunuz mastırda artık hoca da yok, tek başınasınız. Belli bir konuyu alacaksınız, başından işe surveyinden başlayarak geliştirerek o tezin sunumuna kadar. Ben o şekilde bakmak istiyorum. Yani konu bazında değil de size kazandırdığı formasyon açısından ben de mutlaka gerekli diyorum mastır.
 
Nurhan Koral: Şimdi çok hoş ve böyle dinamik de bir konuya girdik ama ben bir yandan zaman konusunda da sizlere bilgi vermek istiyorum. Toplantıyı açarken anımsarsanız 7’de kapatacağım diye söz vermiştim. Ve bunun nedeni de benden kaynaklanmıyor. Maç seyredeceğiz diye tutturanlar olduğu için. Dolayısıyla illa maç seyredeceğim diyenlerin ellerini görebilir miyim, biraz uzatma şansım olabilir mi diye? Çünkü bu toplantıların süresini biz üç saat yapıyoruz. 3 saatte aslında bir doygunluk notasına geliniyor. Öyle bir yarım saat var ki kritik. Bugün o kritik yarım saatte bırakacağız. Ama bırakırız diyorsanız bırakalım. Evet ?? Demek ki biz 7 buçukta en geç bitirmek üzere diye programı daha rahat götürebiliriz.
 
Mete Göknel: Şimdi arkadaşıma hak vermemek elde değil yani. Her ne kadar ben size MBA yapmayın siz iş idaresini hayatta öğreniyorsunuz dediysem de biraz evvel söyledi arkadaşım Engeenuity diye tabir edilen mühendislik kavramını mastırda alıyorsunuz. Yani bu dört sene normalde öyle bir yoğunsunuz ki yani kaçmaktan kovalayamıyorsunuz. Rahmetli Tarık Hoca Termoya giriyordu, unite giriyordu biz Kuran kursuna giden tipler gibi bu kitabın bir tanesi unit bir tarafta bir tanesi termo bu taraftaydı. Yani zamanımız öyle geçti. Şimdi mastırda dediğiniz gibi alıyorsunuz bir kelime size veriliyor, bir konu veriliyor. Mesela ben çok enteresan mass transfer operationda yaptım unit labratuarına girdiğin zaman ilk sağda olan QVS firmasından gelmiş olan cam kolon yurt dışından geldi, dizayn falan hep başlayaraktan yaptık. Quick Visable Flow(QVF) İngiltere’den geldi o montajını yaptık arkadaşlarla. Size bir proje kavramını veriyor. Kendi başına bir şeyler üretiyorsunuz. Mastırınızı yapın. Ama imkânınız varsa yapın, elbette haklısınız bir şey daha söyleyeyim. Ben yönetici olaraktan benim karşıma eğer ben mastır yapmış ve iş tecrübesi diye yazdıysam, BS yapmış da mastır yapanın yerine mastır[MG1]e yerine iş tecrübesi olan birini tercih etmiyorum. Oraya koyuyorum zaten. Mastır ve iş tecrübesi olan dediyseniz başka. Veya sıfırdan mastırı olan diye aradığınız zaman başka. Yani mastır yapacağınız zaman acaba çalışsaydım da hani bir iş tecrübesi olaraktan ne arıyorsam onu istiyorum. Ben mastırı olan birini arıyorsam, iş tecrübesi diyorsam belli ki bir yerlerde tecrübelisin ben masraf etmeyeyim diye. Yoksa işe mastırlı birisi diye arıyorsanız. Mezunsa mastırlı ararsınız yoksa efendim BSli olup ama mastır yapma imkânınız olmadığı zaman da hayat bitmiyor. Lütfen bunu bilin. Daha sonra yapabilirsiniz. Bir şey söyleyeyim kendi tecrübemden, bir ara doktora yapmamayım mı diye düşündüm de hayatımda. DESİYAB’tan görevden alındığım zaman. Arkadaşlar para kazandıktan sonra geri dönülmüyor. Yani bakın samimiyetle söyleyeyim. Yani bir amcanız olaraktan abiniz değilim artık. Para kazandıktan sonra geriye kolay kolay dönülmüyor. Mete Göknel niye döndün 58 yaşında? Söylemesi ayıp o kadar para kazanma ihtiyacım yok. Kızım ODTÜ’den mezun, evlendi, çalışıyor. Oğlum okulunu bitirdi çalışıyor. Biz edi, büdü ve kedi kaldık üç kişi. Dolayısıyla ben daha low profile gidip bir şeyler verebilirim diye kendimi profesyonellikten daha temposu düşük bir çalışma hayatına çekmek için danışmanlık efendim, biraz önce Önder söyledi. Mümkün oldukça derslere filan girerekten part time instructor filan buna çektim, yani hayattan biraz daha fazla kendime vakit ayırabilme. Çünkü bu saate kadar hiç ayıramadım. Çok yoğundu benim çalışma hayatım. O yüzden mastırınızı yapın. Bir şey daha önemli Türkiye’de yapın. Doğrudur Türkiye’de çok daha fazla imkânlarınız olacaktır. Doktora için bir şey diyemem ama mastır imkanları Önder’in dediği gibi üniversitelerimizde çok daha fazla. Bir şey daha var arkadaşlar onu çok yerde söylüyorum. Eğer Süleyman Demirel Atatürk’ün eğitim sisteminde değil de kendisinin başlattığı veya kendisinin 50 senedir Türkiye siyasetindeyken sebep olduğu bu eğitim sisteminde okusaydı Süleyman Demirel olarak İslamköy’den çıkıp gelemezdi. Buradan şuna gelmek istiyorum. Türkiyenin öğretim görevlisine ihtiyacı var. Türkiye’de kaç tane üniversite var bilmiyorum. Sizler biliyorsunuz. Ama bu öğretim müesseselerinde de kaliteli insanlara ihtiyaç var. Arkadaşımız diye değil Kemal Gürüz Trabzon’a rektör olana kadar oradaki bir bölüm hariç Mimarlık, diğer bölümler nanaydı. Kimya Mühendisliğini, Mühendislik Bilimlerini orada oturttu. Birçok arkadaşına uçakla gelip giderekten ders verdirtti. O oturttu.Türkiye’nin öğretim görevlilerine ihtiyacı var..Gözüm kesse bu yaştan sonra doktora yaparım. Ama bazı şeyler zor söylediğim gibi. Yani öğretim görevlisi olmayı aklınıza koyun. Türkiye’nin her yerinde çalışın. Ben gittim Batman’da çalıştım. İki sene sonra evlendim, karım buradaydı. 2–3 ayda bir gidip geliyordum. Yeni evli olaraktan veya o geliyordu. Ondan sonra Adana’da çalıştım. Ondan sonra Ankara’ya geldim ama 15 gün evimi görmüyordum. Bazen üç hafta görmediğim oluyordu. Yani çok üst yöneticiyken, bir şirketin yönetim kurulu murahhası ve genel müdürüyken bir ay, iki ay Ankara’ya gelmediğim durumlar da oluyordu. Yani oturduğunuz yerden biraz evvel arkadaşım söyledi. Efendim onun yolu çamurlu falan filan değil. Lütfen mütevazı olun, bir şey yapmak istiyorsanız..Türkiye’nin her yerinde çalışmaya hazır olun. Mesela benim en son bıraktığım tesis Ordu’daydı. Bir tane Orta Doğulu arkadaşım var Kimya değil Makine mezunu, yırtındım ben Kimya mühendisliğinden birkaç kişiyi o sektöre sokayım diye. Structure Wood Türkiye’de çok yeniydi. İlk defa o teknolojiyi ben getirdim. Ben de bilmiyordum. Bakın bilmeniz gerekmiyor. Söyleyeyim mühendislik kavramı yok mu ODTÜ Kimya Mühendisliğinin verdiği, her şeyi çözüyorsunuz. Çalışın!
 
Evrim Günel: 2. sınıftayım. Her zaman söyleniyor, aman çocuğum kümülâtifine dikkat et, her şeyin sonu kümülâtifse şöyle bir somut soru sorayım: 4 senede 2,5’la mezun olan birisini mi alırsınız, 5 senede 3’le mezun olan birini mi?
 
..................Tabi işe alım prosesleri çok uzun ve sancılı prosesler. O kadar kolay değil. Özellikle bazı şirketlerde. 3,45 iyi bir kümülatif. Ve Kendisine güvenemediği için ne bölümde kaldı ne de yurt dışına gitti. Mastır için biz sebebini öğrendik. Dedi ki ben bu notu ezberleyerek aldım. Ve kamu kuruluşlarının bazılarında ben biliyorum ki belirli bir dönem 3,5’un üzerindeki öğrencileri alıyorlardı işe ve belli bir süre sonra baktılar ki bu oranı 2,5’a düşürdüler. Yani önemli olan kümülatif değil kümülatifin yanında bilgiyi iyi öğrenmek ezberleyerek değil anlayarak, özümleyerek öğrenmek.
 
Tuğba Özdemir: Ben aslında öğretim üyesi olan büyüklerimize sormak istiyorum bunu. Akademik kariyer yapmayı düşünüyorsak, 3’ün altındaysa ortalamamız şimdiden vazgeçelim mi yoksa uğraşalım mı? 4. sınıf olarak.
 
İnci Eroğlu: Şöyle söyleyeyim. 3 iyi bir kümülatif, yani, akademik kariyere devam etmek istiyorsanız. Ama 3’ün altındaysa ortalamanız, doktora yapmak için Türkiye dışındaki üniversitelere kabulünüz biraz zorlaşabilir. 2,75 kümülatifle hakikaten kabul edilmeniz çok zorlaşır. Ama mastırınızı yaparsanız ve mastırınızda iyi bir kümülatif yaparsanız yine bu şansınız artar. Mastır için herhangi bir kısıtlama yok.
 
Belma Yergül: Şimdi mastırda bir sınır yok diyorsunuz. Her halde 2,5 var tahmin ediyorum. 2,5’da olmasa müracaat çok fazla ODTÜ mastırına. Çok fazla müracaat olunca öyle dereceleme yapıyorlar. Yani en yüksekten başlıyorlar. O zaman kümülâtifin yüksek olması lazım. Ben demin onun için kümülâtifinizi yüksek tutun dedim. Sıralama var, çünkü çok fazla müracaat var. Çokça bir kapasitesi var mastırın. Her müracaat eden alınmıyor ODTÜ’ye bilhassa. 
 
.................Ben ODTÜ mezunlarının mastıra kabul edilirken öncelikli olmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü benim diğer üniversitelerde de kimya mühendisliği okuyan arkadaşlarım var. Benim çalıştığım ders saatinin beşte birini harcamıyorlar ve benden daha yüksek ortalama getiriyorlar. Ve de bu ortalama baz alındığı için mastırda benim önüme geçebiliyorlar. Ya da daha başka şeylerde. Bu yüzden bence böyle olmalı, ODTÜ’lüye öncelik tanınmalı.
 
Ayşe Özge Yılmaz: Mastır konusuna tekrar dönmek istiyorum. Yani çok gerekliliğinden bahsettiniz fakat benim mesela şu anda kendi kariyerim olarak gördüğüm “Sales and marketing” tipinde bir şeylerde çalışmak istiyorum. Çünkü zaten Türkiye’de “Research and Development” çok çok iyi değil. Şimdi ben böyle düşündüğüm için de bir kaç yıl iş deneyimi elde ettikten sonra her hangi bir üniversitede ODTÜ olur Boğaziçi veya onların “Engineering Management” programına katılmayı düşünüyorum. Şimdi ben iki yıl bölümde mastır yaparsam bunun da bana eksisinin olacağını düşünüyorum bir nevi. Mastır tamam çok gerekli, benim bir takım çalışmalarım da oldu. Veya herkes bir şekilde bu dört yıllık lisans programında çok uğraştığımız ve cidden sadece kelimeyle başlayıp çok büyük şeyler çıkardığımız yerlere de geldik. Yani hafif bir programımız yok. Bu yüzden ben mastır mastır dendiği için de biraz tereddüt ettim. Çünkü bir şekilde bizim para kazanmamız da gerekiyor. Mastır yaparsak iki yıl para kazanmayacağız, bu da göz önünde.
 
Sair Er: Eğer üniversitede kalmayıp iş hayatına atılacaksanız, iş tecrübeme dayanarak söylüyorum bunları ve çalışacağınız iş koluna göre kimya mühendisliğinde mastır yapıp yapmayacağınız değişiyor, önce sizin söylediğiniz gibi. Öyle çok arkadaşımız var ki ODTÜ mezunu Makina Mühendisi, Endüstri Mühendisi, İnşaat mühendisi falan. Müteahhitlik yapan kimya mühendisi var. Bankacılık yapan medya sektöründe çalışan kimya ve makine mühendisleri var. Özellikle devletin Mühendislikle ilgisi olmayan kurumlarında çalışanlar var. Bunlara bakınca kendi bölümünde mastır yapmak gerekli mi değil mi tartışmak gerekir bunu. Maalesef Türkiye’de herkes mesleğiyle ilgili konularda işe giremiyor. Ne iş olursa orada başlıyor veya iyi bir ücretle nerede iş bulursa orada başlıyor. Bir süre deneyim kazanıp hangi konuda mastır yapılacağına karar verilmesi en doğru bir karar
 
Sevim Yalçın: Ben araştırma konusunda bir şeyler söylemek istiyorum. Şimdi yine rekabetten yola çıkıcağız; ister bir firmada çalışın, ister kendi işinizi kurun, ister devlette çalışın. Mutlaka bir farklılık yaratmak zorundasınız. Ben Mete Bey’e de katılmıyorum. Para kazandıktan sonra artık doktora yapamayacağım dedi. Bu konuda İnci Hanıma katılıyorum. Çünkü yeni ürünler, yeni fikirler, yeni prosesler kadar para kazandıran bir şey yok. İster firmada ister pazarlamada çalışın. Mutlaka yeni ürün yeni hizmet geliştirmediğiniz sürece çok para kazanmamız hem ülke olarak hem kişi olarak mümkün değil. Mastır size böyle bir yeteneğiniz varsa geliştirme imkânı kazandıracaktır. Ama nerede olursanız olun pazarlamada da olabilirsiniz. Çünkü farklı ürün pazarlamak çok daha farklı müşteriden aldığınız bir takım “inputlarla” üretim bölümünüzde farklı ürünler geliştirebilirsiniz. Bu ancak farklı düşünebilme, yaratıcı olma yeteneğine sahip olduğunuz zaman olur. Ülke olarak da kişi olarak da mutlaka araştırmacı olmamız gerekiyor. Biraz önce o genç arkadaşımız beni çok mutlu etti. Firmasında bir proses geliştirmiş. Hem de üç sene içerisinde, bu çok güzel, çok umut verici bir şey. Mutlaka firması daha çok para kazanacaktır. Arkadaşımız çok iyi yerlere gelecektir. Mastır bu yeteneği sağlayacak size. Tabi şart değil, arkadaşımız çok yetenekliymiş bu konuda. Hem çok genç hem de kısa zamanda çok şey yapmış. Çok güzel yeni bir ürün yeni bir proses geliştirmiş. Ama bu tabi öğrenilebilir bir şeydir. Ama bu da mastırla mümkün olabilir diye düşünüyorum. Tabi doktorayla da.
 
Nurhan Koral: Evet arkadaşlar gördüğümüz gibi birbirimize doyamıyoruz. Ben yine hatırlatma olarak her zaman bu kadar mezunu bir arada bulmak mümkün olmuyor. Ama Öğrenci danışmanlığı programıyla elimizden geldiğince size birebir danışman eşlemeye çalışıyoruz. Eğer bu programa gönüllü olmak istiyorsanız, derneğimizin web sitesinin ana sayfasında (www.odtumd.org.tr ) hemen girdiğinizde KİM Çalışma Grubu Öğrenci Danışmanlığı Öğrenci Bilgi Formunu göreceksiniz. Oradan elektronik olarak gönüllülüğünüz, başvurunuz bize ulaşıyor. Ve bu toplantıların da bir şeklide örnek başlangıç olacağı düşüncesindeyiz. Şimdi Gürkan Hocama söz vereceğim. Tahmin ediyorum onlar da bugünkü bu sinercik ortamı görünce bölümde de bu tip şeyleri tekrarlamaya karar vereceklerdir. Şu anda okulumuzda bir Endüstri Mühendisliği bunu iki dönemdir yapıyor. Seminer dersi şeklinde veriyorlar. Mezunları çok sık bir araya getiriyorlar. Tabi kendi formasyonları da buna biraz uygun ondan lider olmuş olabilirler ama gerçekten çok katkısı olduğunu duyuyoruz.
 
Gürkan Karakaş (Bölüm Başkan Yrd.) : Teşekkürler..Şimdi aslında benim iki şapkam var. Mezun olduğum bir bölümün öğretim üyesiyim. Burada bölüm yönetimini temsil ediyorum. Ama kendimi bazen öğrenci gibi de hissettim. Öncelikle ben bölümün son yıllardaki faaliyetlerinden bilgi vermek istiyorum. Ondan sonra da bölümün üstünde uzlaşmaya vardığı bir takım fikirleri de size açmam gerekiyor. Her şeyden önce bölüm gündeminin en önemli gündemi eğitim programı, programı değişen çağın koşullarına göre şekillendirme. Koşullar o kadar değişken ki, 10yıl önce ben ilk mezun olduğumda çok büyük tesislerdi, Petkimdi, Yarımcaydı,Tüpraştı ama bir 98 krizi bize onların pilot tesisler olduğunu söyledi. Bir anda bir Çin, bir Uzak Doğu milyon ton kapasiteyle kurulmuş tesisler. Her şey çok kaygan, çağımız da çok hızlı. Dört yıllık eğitim süresinde bile çok şeylerin değiştiğini biliyoruz. Bununla ilgili olarak da neler yapılıyor, söyleyeyim. Öncelikle eğitimin kalitesini çok iyi sorgulamamız gerekiyor. Pek çok kişi konuşmasında belitti; ODTÜ gerçekten çok iyi kalitede, dünya standartlarında eğitim veriyor. Ama tabi bunu bizim söylememiz çok kolay. Biz bağımsız bize dışarıdan tarafsız bir gözle bakacak akreditasyon kurumlarına başvurduk. 94’te ilk akreditasyon alındı. 2000 yılında akreditasyon koşulları tamamen değişti. Yeni bir takım kriterler eklendi. Ona başvurmuş durumdayız. Bununla ilgili bölümün stratejik bir komisyonu var. Bu komisyon yoğun bir şeklide çalışıyor. A.T. hepinizin bildiği gibi çok yakında gerekecek. Avrupa ile bir kredi eşdeğerliği üzerinde şu anda bir çalışma var. Bölüm stratejik komisyonu özdeğerlendirmesini tamamladı. Paydaşlarımızı belirledik. Paydaşlarımızla birlikte olmak, onlarla birtakım sorunları paylaşmak odak grubu toplantıları düzenledik. Bu tür toplantıları da yapıyoruz. Bu yıl 3 veya 4 toplantı gerçekleştirdik ama 16 kişiden 4’ü geldi. 20 kişiden 8’i katıldı. Web üzerinden mezunlarımıza bir anket gönderdik. 800 kişiden 12 tane yanıt aldık. Buralarda da mezunlarımızdan biz katkı bekliyoruz. Şimdi ikincisi de yeni açılım olarak neler var onu ben söylemek istiyorum. Bu belki buradaki arkadaşlarımın sorularına da katkıda bulunabilecek bir şey. Belli konular ön plana çıkıyor; biyoteknoloji, genetik, malzeme bilimleri, polimer teknolojisi. Bunlar şu anda çok hızlı gelişen alanlar. Bunlar giderek birbirine de yaklaşıyor. Yani aslında alan sayısı arttıkça Kimya mühendisliği merkezden uzaklaşmıyor. Daha çok merkeze toplanıyor. `Inter-discipliner` çalışma yani ben Kimya mühendisi olarak proses tasarımı yapıyorum diyen bir kişinin polimer bilgisinin de olması lazım. Eğer ilaç endüstrisinde çalışıyorsa belki genetik bilgisini de bilmesi lazım veya bir yarı iletken fabrikasındaysa mutlaka malzeme bilimiyle haşır neşir olması lazım. Ben genç arkadaşlarıma diyorum ki mutlaka içlerindeki mühendislik ruhunu dinlesinler. Ne MBA, ne çevre mühendisliği mastırı ne doktora hepsi sizin için bir kazanç, önemli olan içinizden gelen sese kulak verin. Hangisi size daha yararlı olacaksa oraya doğru yönelin. Bu çok büyük bir kazanım. Genç pırıl pırıl beyinler her şeyi öğrenebilirsin. Ama Reha’nın dediği gibi şu noktadan itibaren bu her yıl daha da zorlaşacak. Öğrenmenin hakikaten bir yaş aralığı var. Yani belli konulara eğilmek için çok iyi bir fırsat var. ODTÜ gibi gelişmiş bir üniversiteniz var. Fakat genelde toplumsal olayların da yarattığı bir moral bozukluğu var. Bir umutsuzluk var. Bunu da kesinlikle taşımayın. Yarın böyle olmayacak, daha güzel olacak. Yani bizim öğrenciliğimiz şanssız bir döneme geldi kriz vardı demeyin ilerde. Öğrenin yani kümülatif sorun değil, 2,5 hatta çok uygun bir kümülatif mastır için. Yani hiçbir şekilde umutsuz olmaya gerek yok. Önemli olan arayın, neyi öğrenmek istiyorsunuz, neyi merak ediyorsunuz. Gelin danışın. Bölüm bu konuda her zaman yardımcı, vakit ayırmaya çalışıyoruz, her zaman yanınızdayız. Önemli olan ne istediğinizi bilin. Yani meslektaşlarım olarak görüyorum hepinizi. Şimdi bölüme bakıyorum. Son yenilikler ders programında Organik Kimya’ya ağırlık verildi. Son beş yılda `elective` bir ders notumuz var arkadaşlarımız iyi bilirler. Organik kimyayı 3–4 dönem almak mümkün. Bunun üzerine yeni yeni Mühendislik Etiğine girmiş bulunuyoruz yani ders olarak. Derste birtakım mühendislik etiğiyle ilgili bir takım tartışmalar oluyor. Bazı konuları örnek problemleri getiriyoruz. Çevre temizliği, iş emniyeti, süreç emniyeti, hijyen bununla ilgili ders programları geliştirmeye çalışıyoruz. Mezun arkadaşlarımla ilgili bazı konuları aktarmamda belki yarar olacak. Burs fonumuz son derece zor durumda şu anda. Sürekli katkı arıyoruz bunda sıkıntılarımız var. Staj yeri bulunmasında çok büyük eksikliklerimiz var. Staj ikiye çıkarıldı ve bunun çok büyük yararları olduğunu düşünüyoruz. Yılda 30 iş günü 2. Ve 3. Yılların yaz dönemlerinde arkadaşlarımızın staj yapması gerekiyor. Yani bir dönemde eğitimi bitirmek zorunda pek çoğu ve biter bitmez de stajını tamamlamak zorunda ve stajın bittiği gün yeni dönem için kayıt yaptırmak zorunda. Staj yeri sorunumuz var. Staja gelen öğrencilerin pek çoğu da staj yerinde zamanını çok verimli kullanamadığını, pek çok üniteye hiçbir şeklide giremediğini, masa başında iş verildiğini söylüyor. O bizim için çok önemli, Staj yeri yaratmamız gerekiyor çok çabuk şekilde. Bunun dışında mezunlarla olan ilişkimizi daha çok arttırmaya çalışıyoruz. Bunun yollarını arıyoruz. Bu yıl toplanacak bir danışma kurulumuz var, mezunlardan oluşan. Bunun sayısını arttırmaya çalışıyoruz. Katkılar bizim için çok önemli. Dışarıdan gelen her girdinin, her fikrin her eleştirinin, her kritiğin, kesinlikle göz önüne alındığını ve üzerinde tartışıldığını bilmenizi istiyorum. Bu konuda bölüm çok hassas. ODTÜ hakikatten bir varlık. ODTÜ tek başına bir değer. Mezun olan arkadaşlarımın pek çoğu ilk yıllarda belki farkına varmayacaklar ama ileriki yıllarda, ilerledikçe, belli aşamalara geldikçe emin olun ODTÜ sayesinde pek çok şeyin olduğunu, orada aldığınız bilgilerle hala daha yukarılara çıktığınızı göreceksiniz. Bu çok güzel çok önemli gurur duyulacak bir şey. Ama rekabetten korkmamamız lazım. Diğer üniversitelerden aldığımız mastır öğrencileriyle yarışmanız lazım. Bu çok önemli, içimize kapanık olmamamız lazım. Bununla ilgili özellikle üç yıldır dışarıdan gelen müracaatları da destekliyoruz. Kendi öğrencimizin aleyhinde değil. Çünkü onlarla siz bir gün mutlaka birlikte çalışacaksınız. Takım çalışmasını dikkat ettiyseniz özellikle son sınıflar iyi bilirler. Yani sınıftaki sizlerle olan diyalogumuzu takım çalışması çok önemli, takımdaki kişilerin değerlendirilmesi çok önemli. Rekabet çok önemli, her zaman istediğimiz kişilerle çalışmayacağız. Çalışma arkadaşımızı seçme şansımız çok azdır. Belki siz iş kurarsanız bir parça, onda bile %100 değil. Rekabetçiliğe, Takım çalışmasına, liderlik ruhuna sahip, icatçı, kesifçi, bir şeyin peşinden koşan bir mühendis nesli yaratmaya çalışıyoruz. Yaratıcılık çok önemli. Ürün tasarımına başladık son sınıfta. Süreç tasarımını artık bir döneme indirdik. Orada genelde sistem sentezi, analizi ve network analizine yoğunlaşıyoruz. İkinci dönem bir ürünün tasarımı var. Ürün tasarımı derken müşteri görüşleri, sanayinin ve teknolojinin mevcut durumu, bilgiye ulaşım, patentlerin taranması, oradan fikirlerin toplanması, oraya yeni fikirlerin eklenmesinden bahsediyoruz. Önümüzdeki on yılda Kimya Mühendisliğinde çok önemli olacak bir olgu bu. Onu vurgulamaya çalışıyoruz. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Çok teşekkür ediyorum.
 
Nurhan Koral: Teşekkür ediyoruz. Evet, artık kapatıyoruz. Biz mezunlar olarak üniversitemizi çok seviyoruz. Sizleri gerçekten çok seviyoruz. Çünkü okul 4–5 yıl hadi bazı aksaklıklar oldu birkaç yıl fazla ama bitiyor. Ondan sonra aynı kamptayız. Bu kampta 70.000 kişi var. Sizi de bu kampa geldiğinizde mezunlar derneğine üye olmaya bekliyoruz. Çünkü örgütlü olursak çok daha fazla şeyler başarabiliyoruz. Onun için mezun olur olmaz hemen mezunlar derneğine üye olmanızı bekliyoruz. Ve şimdiden davet ediyoruz. Bugün birlikte ürettik, bu üretimimizden dolayı kendimizi alkışlamaya davet ediyorum sizi. Artık herkes serbest, yakaladığınızla konuşun:-)

1 comment:

Unknown said...

Hayati önem taşıyan sektörlerde çalışan bir mühendislik dalı. Kimya Mühendisliği taban puanları 2019 içeriğimizde sizler için hayatımızda oldukça önemli bir yere sahip olan bu temel mühendislik disiplini hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Amacımız, kafasında soru işareti olan adayların bu sorunlarını ortadan kaldırmak ve ilgili alan hakkında net bilgiye sahip olmasını sağlamak. Kimya Mühendisliği başarı sıralaması 2020 tablomuzda da gitmek istediğiniz üniversiteler veya alternatif üniversiteler belirleyebilirsiniz. kimya mühendisliği taban puanları